*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Spastik Murat Can Eğitimi Engellini Yıktı  (Okunma sayısı 2187 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18908
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
Spastik Murat Can Eğitimi Engellini Yıktı
« : Aralık 11, 2013, 10:30:23 ÖÖ »
Spastik Murat Can Eğitimi Engellini Yıktı



Spastik Murat Can bütün okulları birincilikle bitirdi. Özyeğin Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nde en yüksek not alan öğrencilerden biri. El ve ayaklarını kullanamayan, konuşma güçlüğü çeken Murat Can okulda da yurtta da annesiyle yaşıyor, eğitimin önündeki tüm engelleri anne-oğul birlikte aşıyor.
 
Doğuştan ellerini ve ayaklarını kullanamayan ve konuşma güçlüğü çeken 20 yaşındaki spastik engelli Murat Can Çiçek, öğrenim hayatı boyunca olduğu gibi üniversiteye de annesiyle gidiyor, aynı yurtta kalıyor. Murat Can, bütün engellere rağmen okumaktan hiç bir zaman vazgeçmedi. Küçük yaşta annesinin sırtında okula gitti, engelli olduğu için alınmadığı okula zekâsı nedeniyle üçüncü sınıfta başlatılan Murat Can birincilikle mezun oldu. En büyük destekçisi 52 yaşındaki annesi Nilgün Çiçek. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığı için tüm okul hayatı boyunca oğluyla birlikte okula giden, bazen derslere giren anne Nilgün Çiçek, şimdi oğlunun İstanbul’da okuduğu Bilgisayar Mühendisliği’ne de birlikte gidip geliyor. Kullandığı özel program nedeniyle gözleriyle bilgisayarda yazarak derdini anlatabilen, sayısal ve görsel dersleri yine gözleriyle çizen Murat Can, Özyeğin Üniversitesi’nde yüzde 100 burslu okuyor. İngilizce ve İspanyolcayı kendi kendine öğrendiği için hazırlık sınıfını atlayan Murat Can burada da sınıfın en parlak öğrencisi. Bütün dersleri 100 üzerinden neredeyse 98.
 
BİRİNCİLİKLE MEZUN OLDU
 
Anne Nilgün Çiçek, onu dünyaya getirdiğinde 2 aylıkken hastalığını farketti. 1.5-2 yaşına kadar tedavisi için doktor doktor gezdirdi. Her doktor farklı bir tanı koydu. Ama sonunda spastik engelli raporunu aldı. Keşan’da yaşayan Nilgün Hanım, her gün onu sırtına aldığı gibi 2 saatlik otobüs yolculuğu ile Edirne’ye taşıdı. Orada tedavisi bittikten sonra yağmur, kar, çamur demeden evinin yolunu tuttu. Ama hiç pes etmedi. 3 yaşında rakamları çözen, harfleri tanıyan Murat Can’ı normal öğrencilerin gittiği Cumhuriyet İlköğretim’e vermek istedi, ancak okul kabul etmedi. Annenin ısrarıyla okula aldılar. 3’üncü sınıftan başlattılar. Oğlunu her gün okula sırtında taşıyan anne, onunla birlikte sınıfa girdi, kimi zaman koridorda bekledi, yemeğini yedirdi, tuvalete götürdü. Akşamları birlikte evin yolunu tuttular. 8-9 yaşındaki kızı Nilay’ı da anneye bırakan Nilgün Çiçek, tüm hayatını oğluna adadı. Murat Can’ın ise tek hedefi vardı bilgisayar programcılığı. Kapısından geri çevrildiği okulundan birincilikle mezun olduktan sonra SBS’ye girdi. Yüksek puanlı birçok okul kazandı. Ancak, uzak olduğu için kayıt yapmadı, evine yakın olan Yusuf Çapraz Anadolu Lisesi’ne gitti. Anne Nilgün Çiçek, oğlunun en büyük destekçisi oldu. Artık, hayatı oğlu gibi okulda geçmeye başladı. Oğlu dersteyken kimi zaman bahçede, kimi zaman sınıfın kapısında bekledi. Ders bittikten sonra da oğlunun arkadaşlarından topladığı defterlerden yüzlerce sayfa fotokopi çekiyor, akşamları oğlunun önüne onları koyuyordu. Murat Can, bunları gözleriyle okuyor, sayfaları annesi çeviriyor, başarısına başarı katıyordu.
 
Liseden de birincilikle mezun olunca önünde büyük bir engel daha vardı. Üniversite giriş sınavı. Keşan’daki bütün dershaneler öğrencisi olması için peşinden koştu. Kimi bilgisayar verdi, kimi materyal.
 
YGS’deki başarısı yine büyüktü. Bu arada Özyeğin Üniversitesi’ndeki bilgisayar oyunları yazılımı yarışmasına katıldı. 24 kişiyi geride bırakıp, yine şampiyonluk kürsüsüne oturmuştu. Artık hedefi Bilgisayar Mühendisliği idi. Fakat Murat Can, fizik ve kimya ya pek çalışmamıştı. Lisans Yerleştirme Sınavları’na hazırlanırken gittiği dershanedeki hocalarından birkaç ders aldı ve amacına ulaştı. Özyeğin Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ni kazandı. İngilizce ve İspanyolcayı daha lise yıllarında kendi kendine öğrendiği için hazırlık sınıfını atladı ve birinci sınıfa başladı. Bütün dersler İngilizce idi.
 
DERS BİTENE KADAR KAPIDA
 
Anne Nilgün Çiçek, 86 yaşındaki annesini kardeşine emanet ederek oğluyla İstanbul’a yurda yerleşti. Şimdi anne-oğul sabah birlikte kalkıyor, yurttan çıkıp, sınıfa birlikte yol alıyorlar. Nilgün Hanım, oğlunu dersliğe yerleştirdikten sonra bilgisayarını çıkarıyor, çantasını alıp, sınıfın kapısında dersinin bitmesini bekliyor. Kimi zaman yol arkadaşı yine okulun çalışanları ya da kütüphaneden aldığı kitaplar oluyor.
 
HAYATIM OĞLUMA FEDA OLSUN
 
Oğlum, dersi çok iyi dinliyor. Bütün problemleri kafasında hallediyor. Üniversitede bile notlarının büyük kısmı 98 ve üstü. Önceden klavyeyi dirsekleriyle kullanıyor, burnunu maus yapıyordu. Şimdi özel hazırlanan programla gözleriyle yazısını yazıyor, notlarını alıyor. Evdeki bilgisayarıyla dünyaya bağlanıyor. Eşimi kaybettim, ekonomik zorluklar çektim. Şu anda eşimden kalan küçük bir maaşla oğlumu okutarak evimi geçindiriyorum. Çok koşturdum, o dersteyken kapının önünde bulduğum banklarda, koltuklarda onu bekliyorum.
 
İlkokula onu hiç almak istemediler, yapamaz, edemez dediler. Hem ilköğretim, hem de liseyi hep birincilikle bitirdi. Aldığı puanlar okul tarihinin en yüksek puanlarıydı. Onu okutmak için çok mücadele verdim. Bazen birlikte ders çalıştık, ben de yeniden okullu oldum. Ama üniversitede dersler İngilizce olduğu için anlamıyorum. Yurtta oğlum dizlerinin üstüne oturup, ancak kitapları öyle okuyor. Murat’ın hiç çalışma masası olmadı. Dizlerin üstüne kitabı koyuyoruz, ben çeviriyorum, bazen ayak parmağıyla o çeviriyor. IQ’sunu ölçtürdük, üstün dediler, ama kaç olduğunu söylemediler. En büyük zorlukları sınavlarda yaşadık. SBS ve YGS’de normal öğrencilerle bir arada sınav salonuna almak istediler, orada da büyük mücadele verdik. Benim sosyal hayatım yok, bir arkadaşım olmadı. Hayatımı oğluma adadım. Ne bir günüm, ne gezmem var. Ablamın kızları evlendi, düğünlerine gidemedim. 7 yıldır çalgı sesi duymadım. 86 yaşında bir annem var, oğlumla onun arasında tercih yaptım. Keşan’da yaşıyor. Ölse cenazesine gidemeyeceğim. Şimdi kızımın 20 aylık kızı var. Torunumu çok özlüyorum. Ömrüm yettikçe sağlıklı olayım, gözümü yumunca oğlum hayatını kazansın, kendine bakacak bir dost, arkadaş bulsun. Babası onun engelini hiç kabullenmedi, zaten o da onu bitirdi.
 
EN BÜYÜK HEDEFİM GOOGLE YA DA APPLE’DA ÇALIŞMAK
 
En büyük hedefim ileride Google ya da Apple’da çalışmak. Spastik engelli olduğumdan dolayı hayatım sizden “birazcık” farklı geçiyor. Edirne’de zorlu ve gecikmeli bir ameliyatla doğmuşum. Engelimi buna borçlu sayılırım. Aslında babamı kaybedene kadar her engellinin yaşadığı sıradan bir hayatım vardı. Annemin çabasıyla okumayı ve matematiği öğrenmem gibi basit şeyler... 8.sınıfa kadar sayısız sınavda dereceler aldım. Çünkü farkı “birazcık”ta tutabilmem için başarı şarttı.
 
ENGELİM BAŞARIMIN ÖNÜNE GEÇTİ
 
İlköğretimimi birincilikle bitirdim. Bütün sınıfları başarıyla tamamladım. Engelim tekrar başarımın önüne geçti, Fen bölümünü direkt eleyerek çocukluk hayallerime de veda etmiş oldum. Lise son zamanlarında programlama dillerine merak sardım. Kod yazmayı her şeyden çok sevdiğimden Bilgisayar Olimpiyatları’na da katıldım. Farklı sınavlarda dereceler aldım. Bana özel tasarlanan donanım ile bilgisayar kullanış hızım, yaşam kalitem 15 kat arttı.
 
Bir engellinin motive edilmesi kolay gibi görünebilir ancak kendini motive tutabilmesi için gayet maddi, şizofrenik hedefleri olması gerekebiliyor. Liseden de birincilikle mezun oldum ve onlara kendimi bir kez daha kanıtlamış oldum.
 
04.12.2013 - Hürriyet


Anahtar Kelimeler : 3 ARALIK ENGELLİLER GÜNÜ Evet  gene 3 Aralık geldi…Akülü sandalye kampanyasından başka bir şey duymadım. Nedense hiç başarılı bir yerlere gelmiş engellilerden bahsedilmez Soğuk ve bir engellinin dışarı çıkmakta zorluk çekeceği hiçbir eylemde bulunamayacağı