*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Burçak Akdeniz: ‘Benim Gibi Nice Tanıya Ulaşamamış Birey Var’  (Okunma sayısı 38 defa)

Çevrimdışı kayseriengelliler

  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 7022
Burçak Akdeniz: ‘Benim Gibi Nice Tanıya Ulaşamamış Birey Var’



38 yıl boyunca size kendinizi ‘anormal’ hissettiren bir ortamda yaşadığınızı düşünün… Kimi zaman kabalıkla, kimi zaman da patavatsızlıkla suçlandığınızı. Üç dil bildiğiniz halde başarısız olarak nitelendirildiğinizi. AVM’lere giremediğinizi, hamile kadınlardan korktuğunuzu… Ve tüm bu ‘tuhaflıklar’ın bir açıklamasının bulunamadığını. 38 yaşında otizm tanısı alan Burçak Akdeniz hayat öyküsünü anlattı.

Otizm dendiğinde birçoğumuzun zihninde küçük yaşlarda ortaya çıkan bir rahatsızlık canlanıyor. Oysa İzmir’de yaşayan Burçak Akdeniz (43) bu tanıyı 38 yaşında almış. Tanı alana kadar kendi deyişiyle yaşadığı ‘travmatik süreci’ konuşmak için telefonda iletişime geçiyorum. Arayacağımı bildiği halde tam saati belirlemediğimiz için konuşmaya başladıktan kısa bir süre sonra heyecanlanıp duraksamaya başlıyor. Zorlandığını hissettiğim için konuşmayı kısa kesip Zoom buluşması için gün belirliyoruz. Tam saatinde başlıyoruz sohbete. Bu kez rahat. Çocukluğundan itibaren yaşadıklarını güzel, etkileyici cümlelerle anlatıyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.

Önce biraz kendinizden bahseder misiniz?

1981’de İzmir’de doğdum. Annem ilkokul öğretmeniydi. Babam da bankacıydı, ben çok küçükken vefat etti. Sonra Belçika’ya taşındık. 9 yaşımdayken de Türkiye’ye geri döndük.

Kardeşiniz var mı?

Ablam var. Benden 6 yaş büyük. O ‘normal’. Ben ‘anormal’im.

‘Anormal’?

Tuhaf bir çocuk. Yalnız bir çocuk. Evet, konuşabiliyorum, iletişim kurabiliyorum. Ama iletişimde ciddi sıkıntılar yaşıyorum. Kimse benimle oynamak istemiyor mesela. Oyun kurallarını çok beceremiyorum.

Okulda nasılsınız?

Okuldaki öğretmen sizinle baş edemiyor. Eliniz, kolunuz sürekli hareket halinde. Bir oyuncağa takıntılıyım, o başkasının elinde olunca rahat durmuyorum, huzursuz oluyorum. Öğretmenlerim anneme “Madam Hamiyet, bu çocuk durmuyor” diyor.

Hiperaktif olduğunuz mu sanılıyor?

Aslında bir şey denmiyor. Yaramaz olduğum düşünülüyor. Bu çocuk çok konuşuyor, çok soru soruyor, sürekli sorguluyor. Otizmlilerin tipik bir yürüyüşü var. Anneme “Bu çocuğun bacakları çarpık” diyorlar. Düztaban olmamdan şüpheleniliyor. Doktor “Normal” diyor. Bacaklarım hâlâ çarpık, yürüyüşüm hâlâ ilginç ama gizliyorum. Üzerine havlu atılmış, kayıp nesillerden biriyim. 90’lardan sonra otizmle ilgili bilgiler çok değişti tıp alanında. Türkiye’ye gelmesiyse yeni yeni.

Türkiye’ye döndüğünüzde neler yaşandı?

Akademik olarak başarısızım. Bunu da Türkçeyi sonradan öğrenmeme, babamın ölmesine bağlıyorlar. “Bu çocuk sert, bu çocuk kaba” deniyor ama aslında otizmli olduğum için filtrem yok.

Nasıl bir kabalık bu?

Hoşlanmadığım bir şeyi pat diye söylüyorum. Patavatsızlık seviyesinde. Sosyal ipuçlarını, yüz ifadelerini anlayamıyorum. Mesela biri çocuğunun hasta olduğunu anlatıyor, ben birden gülmeye başlıyorum.

Tek başınayken nasılsınız?

Tek başımayken hiçbir problemim yok. Saatlerce kendi başıma kalabilirim, birçok şeyi öğrenebilirim. Ama okul, arkadaşlar devreye girince… Hani “Kızınız zeki ama çalışmıyor” denir ya, bende tam tersi: “Kızınız çalışıyor ama olmuyor. Çıraklığa verin, meslek öğrensin.” Annem de mükemmeliyetçi. Ablam Galatasaray Lisesi mezunu. Monet bursuyla Fransa’ya gidiyor filan. Ciddi bir problem var ama anlaşılamıyor. Lisede arkadaşlarım bir yere giderken “Burçak gelmesin”, “Burçak tuhaf, kırık” diyorlar. Oysa aykırı olmaya çalışmıyorum.

Bu durum ruh sağlığınızı nasıl etkiliyordu?

O dönem duygusal çöküş yaşadığımı daha yeni öğrendim. Lisedeyken küt diye bayılıyordum. Nörolog bir şey bulamıyor. Psikiyatristler “Kızınız özgüven sorunu yaşıyor, ergenlik, dikkat çekmeye çalışıyor” diyorlar. Arkadaş gruplarına ait değilim. El, kol hareketlerimi arkadaşlarım sürekli tutarak engellemeye çalışıyor. Dalga geçiyorlar. Meğer beş duyunun hassasiyetiyle duygusal çöküş yaşıyormuşum. Sürekli bir kaos içindeyim.

Üniversite döneminde zorlandınız mı?

Üniversiteyi severek okudum. Dokuz Eylül Üniversitesi’nden psikolojik danışmanlık mezunuyum.

21 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Şu anda da bir meslek lisesinde rehberlik öğretmeniyim. Benim hayatta yapabildiğim bir tek şey var; O da işim. İşim haricinde benimle hiçbir şey yapamazsınız, yapmak da istemezsiniz. Yeniliğe çok açık değilim. Adı üstünde, Burçak. Burçak zor bir bitkidir. Eziyettir. Bakın artık dalga geçmeyi öğrendim kendimle.

Flörtleriniz oluyor muydu?

Birileri benimle flört etmeye çalışıyordu. “Gözlerin çok güzel” diyorlar ama algılayamıyorum; gerçekten gözüm mü güzel, yoksa flört etmeye mi çalışıyor?

‘Annem için evlendim’

Ama hayat bir şekilde devam ediyor sizin için…

Annemle yaşıyorum, öyle olunca da bir problem çıkmıyor. Çünkü o kendi işini yapıyor, ben odamdayım genelde. Ama dışarısı benim için korkunç bir bilinmez. Nasıl davranacağımı bilmiyorum ama çok güzel maskeliyorum. Ödüllük performans gösteriyorum.

Hatta evleniyorsunuz…

2007’de annemi mutlu etmek için görücü usulü sayılabilecek bir evlilik yaptım. Şu andaki bilgimle o evliliği yapmazdım. Ama o evlilik olduğu için şu anda otizmli olduğumu öğrendim. 15 yıl önce boşandım. Evli olduğum şahıstan bağımsız olarak benim için bir şeylerin ortaya çıkışı, evliliğimin ilk günü başlıyor. İstemediğim bir ortam, istemediğim bir yaşam biçimi. Sürekli eleştiriliyorsunuz. Zaten dokunulmayla ilgili problemler ortaya çıkınca doktorlara gitmeye başladık. Konulan ilk tanı; bipolar bozukluk. Tedaviye cevap vermeyince borderline, sonra panik atak, anksiyete, majör depresyon tanıları aldım. Kimse otizmden şüphelenmiyor. Sebebi yetişkinlerde, özellikle kadınlarda kişinin çok iyi maskelemesi. Eşlik eden zihinsel bir gerilik, konuşma bozukluğu da olmayınca prototip otistik tanısından uzak olarak, az önce saydığım tanıları alabiliyorsunuz. Ülkemizde benim gibi nice tanıya ulaşamamış ya da benim gibi geç ulaşmış yetişkin birey var. Şu anda bir erkek arkadaşım var. 6 aydır birlikteyiz. Karşılıklı anlayışla birçok şeyin üstesinden gelebiliyoruz.

‘Sizi kovabilirim’

Sizinle yaşamak zor mu?

Rutinin dışına çıkamıyorum. Mesela beni arayacaksanız saatini bilmem lazım. Sürprizlerden nefret ederim. Belli başlı dokulara dokunamam; portakal, mandalina, limon ya da kırçıllı kıyafetler. Çaydanlık saplarına karşı takıntım var. Bir züccaciyeye girip çaydanlıkları, rafları düzelttiğim çok oluyor. En ufak bir düzen değişimi bende anksiyete yaratıyor. Benim için koku ya da ses rahatsızlık vericiyse sizi kovabiliyorum yanımdan. Tırnaklar mesela, yeni fobim. Uzun, jel takma tırnaklar. Hamile kadın gördüğüm zaman tepki veriyorum. Üzerime doğuracaklarmış gibi geliyor. Yer, yön duygum yok. En büyük destekçilerim arkadaşlarım. Yoğun duyusal hassasiyet artışında bir yandan kendimi regüle etmeye çalışırken bir yandan başkalarıyla makul düzeyde iletişim kurmaya çalışmak beni daha çok yoruyor ve atak geçirebiliyorum. Böyle zamanlarda arkadaşlarım beni eve götürüyor, karanlık odamda yatıyorum. Toparlanmak saatlerimi hatta günlerimi alıyor.

‘Artık çok başarılı hissediyorum’

Otizm tanısı nasıl aldınız?

Amerika’da doktor bir abim var. “Burçak biz buna Amerika’da spektrum diyoruz. Bunu hiç araştırdılar mı” dedi. Şaşırdım. Araştırmaya başladık, doktorlar annemle de görüştü. Ve bana şu dendi: “Eğer ergen halinizle bize gelseydiniz zaten otizm bozukluğu tanısı alacaktınız.” Burada sıkıntı şu: Otizm denince insanların aklına eksiklik, yetersizlik geliyor. Bense okuyabilmişim; Fransızca, Almanca ve İngilizce olmak üzere üç dil biliyorum.

Tanı aldığınızda ne düşündünüz?

Hayatım hep şöyle geçti: “Bu kadın kelimelere takla attırıyor ama ufacık bir şeyi yapamıyor.” Hadsiz sorulara maruz kalıyorsunuz, cinsel hayatınız sorgulanıyor. Arkamdan birinin yürümesini istemiyorum ama sokakta yürümek zorundayım. Alışveriş merkezine gidemiyorum. Ve bir tanıya ulaşamıyorsunuz. Çünkü literatür taraması yaptığınızda Türkiye’de otizm genellikle erkeklerde, 3 yaştan önce görülür. Hep normalleştirilmeye çalışıldım. O yüzden çok travmatik bir hayatım var.

Şimdi kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

38 yaşında tanı aldıktan sonra önce kendi içimde bunu içselleştirmeye çalıştım. Çok araştırdım. Ve kendimi anlamaya başladım. Artık eksik ve yetersiz olmadığınızı, sadece iletişiminizin, beyninizin farklı çalıştığını biliyorsunuz. Artık ‘hayır’ demeyi, bir kimliğim olduğunu, kişisel sınırlarımın çok ihlal edildiğini öğrendim. Kendimle mücadele etmeyi bıraktım ve artık çok başarılı hissediyorum. 10 yıl önce bunu söyleyemiyordum.

‘Öğretmenlerimden göremediğim sevgiyi ve desteği çocuklarıma vermeyi seviyorum’

Öğrencilerle ilişkiniz nasıl?

Okulum 1.300 kişi. Normal koşullarda bu çalışma ortamı benim için çok zor. Zil sesi, aşırı kalabalık… Ama öğrencilerim ve mesai arkadaşlarım otizmli olduğumu biliyor. Bana destek oluyorlar. Evlatlarım için yapamayacağım şey yok. Sevildiklerini, onaylandıklarını bilmeleri gerekiyor. Çocukluğumda öğretmenlerimden göremediğim sevgiyi ve desteği çocuklarıma vermeyi seviyorum. Ben bunun acısını yaşadım. Benim korkunç bir rehber öğretmenim vardı. Kaynaştırma öğrencileri benim yumuşak karnım.

Onların daha çok desteklenmesi gerekiyor. En iyi yapabildikleri şeyi ortaya çıkarmaya çalışıyorum.

38 yaşında otizm teşhisi alan Burçak Akdeniz: ‘Benim gibi nice tanıya ulaşamamış birey var’

‘Sistem yetişkin otistikleri yok sayıyor’

Serap Dikmen Ahmetoğlu – Kabul, Eşitlik, Dahil Olma, İstihdam (KEDİ) Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Otistik çocuklar için uygulanan özel eğitim hem nicelik hem de nitelik olarak yetersiz. Kaynaştırma/bütünleştirme eğitiminde tipik gelişen akranlarıyla birlikte okuyan çocuklarımız dahi fiziken orada bulunmalarına karşın büyük bir yalnızlık içinde. Çocuklukta yaşanan bu dışlanmışlık, yetişkin yaşlarda sonuçlarıyla birlikte artarak büyüyor. Sistemin yok saydığı yetişkin otizmliler toplum tarafından da yok sayılıyor. Eğitim hayatı biten otistikler ve aileleri evlere kapanıyor, hapishane hayatı yaşıyor. Engelli istihdamında getirilen ve aslen yetersiz olan kotalarda da otizmliler yer bulamıyor.

Otizmlilerin sosyal etkileşim ve iletişimde sıkıntı yaşadığını bilmek önemli. Desteklenmeleri ve kabul sağlanması gereken alanlar bunlar. Doğru bildiğimiz iletişim ve etkileşim kalıplarında davranması beklentisinden ve yargılamalardan uzak durmalı, onun dünyasına girmeye çalışmalıyız.

‘Spektrum terimi belirtilerin yelpazesini ifade eder’

Arzu Beyribey, Klinik Psikolog

Otizm nedir?

Bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarında zorluklar yaşadığı, yaşam boyu süren bir nörogelişimsel yeti kaybı. ‘Spektrum’ terimi bu yeti kaybı belirtilerinin geniş bir yelpazede ve farklı şiddet derecelerinde görülebileceğini ifade eder.

Alt tipleri neler?

2013’te Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel Elkitabı) kriterleriyle bu alt tipler tek bir spektrum altında birleştirilmiş. Bu alt tipler asperger sendromu, rett sendromu, çocuklukta dezintegratif yeti kaybı, yaygın gelişimsel yeti kaybı.

Belirtileri nedir?

Göz temasından kaçınma. Mimikler ve beden dili gibi sözsüz iletişim yöntemlerini kullanmada, yaşıtlarıyla ilişki kurmakta ve başkalarının duygularını anlayıp uygun tepki vermekte zorluk. El çırpma gibi tekrarlayan hareketler. Rutine bağlılık. Belli bir konuya aşırı ilgi gösterme. Işık, ses ve doku gibi uyaranlara hassasiyet. Ya da aşırı sıcak veya soğuk gibi duyusal uyaranlara duyarsızlık.

Kaynak: Hürriyet Pazar


Burçak Akdeniz Otizm Serap Dikmen Ahmetoğlu kayseri de Bir ilk Kiralık Akülü Tekerlekli Sandalye Kayseri de Kiralık Tekerlekli Sandalye Kayseri de Kiralık Çocuk Tekerlekli Sandalyesi 0544 716 20 45
Diyalizle Yaşam Engelliler Derneği Kayseri

Engelsiz Bir Dünya için  Bizde VARIZ Diyalizle Yaşam Engelliler Derneği Kayseri