*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: HAYATIN İÇİNDEN ÇANAKKALE  (Okunma sayısı 1104 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18908
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
HAYATIN İÇİNDEN ÇANAKKALE
« : Aralık 24, 2017, 01:06:22 ÖS »
HAYATIN İÇİNDEN ÇANAKKALE

Çanakkale ve bu güzel vatan için canlarını feda eden tüm şehilerimiz için 3 İhlas 1 Fatiha okumaya davet ediyorum...

18 MART 1915 ÇANAKKALE ZAFERİNİN YILDÖNÜMÜNDE (93 ÜNCÜ YIL)
ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUZ.
Çanakkale Geçilmez
 "Çanakkale Geçilmez" Çanakkale'ye bir çok uzman Türkiye Cumhuriyeti'nin önsözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin ana rahmi, cumhuriyetin başlangıç noktası derler. Bütün dünyanın farkında olduğu şey Çanakkale geçilseydi dünyanın başka bir dünya olacağıdır. Bu büyük zaferi anlatmaya kalem kâfi gelmez. Çanakkale geçilebilseydi bugün siz ve ben belkide yoktuk ya da kimbilir hangi devletin bayrağı altında, hangi isimle yaşardık.

Bir tarafta okyanuslar aşarak, bilmedikleri topraklara, tanımadıkları insanlarla savaşmak için getirilmiş çok uluslu, çok donanımlı, çok güçlü bir ordu; diğer yanda gücünü sadece ve sadece haklı olmanın verdiği yüksek inanç, onur ve cesaretten alan yoksul ve yorgun bir milletin direnişi. İnsanlık tarihinin gördüğü savaşlar içinde göğüs göğse çarpışılmış son büyük ve acımasız savaştan geriye çok büyük şeyler kaldı. Bunlardan en ilginci gerek sıcak savaşın içinde gerekse ateşkes zamanlarında ve savaş bitiminde sergilenen büyük insanlık dersleri. Belki de savaşın en önemli galiplerinden biri bu.

"Çanakkale Savaşları, Türk Savaş Tarihi'nin bir harp safhası ya da Birinci Dünya Savaşı'nın yalnız bir parçası değil; o başlı başına dünyayı dize getiren ve dünyanın en güçlü ordularını Çanakkale Boğazı'ndan geçirmeyen "muazzam bir olay veya dünya tarihinin dönüm noktalarından biri"dir."

Çanakkale Savaşları'nın ehemmiyeti ve azameti zamana bağlı kalmadan gelecek nesle Tarihî -Askerî -İçtimaî -Ahlâkî -Ekonomik ve Siyasî bakımdan mütemadiyen bir inceleme zemini olacaktır. Bin yıllık Anadolu tarihimizin içinde ise 100'den fazla kazandığımız zaferlerin en büyüğüdür.

18 Mart'ta kutlanan zafer, Deniz Savaşları'nda elde edilen ve tarihin o güne kadar görmediği muhteşem bir zaferdir. Dönemin "süper" devletleri Çanakkale önünde pes ederek geri çekilmiştir.

"Çanakkale Geçilmez" destanı sırasında eli silah tutan bütün vatan evlatları görev almıştır. Kürdü, Lazı,  Çerkezi, Arnavut'u, Arap'ı, Gürcü'sü, Boşnak'ı, Yörük'ü   ile toplam 250 bine yakın askerimiz İslam'ın son ve asil bayrağını düşürmemek için şehit düşmüş, geride ise on binlerce gazi kalmıştır. Birçoğumuzun akrabası Çanakkale'de kalmıştır.

Gelibolu'da Çanakkale savaşlarının cereyan ettiği bölgedeki şehitlikleri gezerken, en küçüğü 15, en büyüğü 28 yaşında pek çok insanımızın canlarını burada feda ettiklerini görürsünüz. Resmi kayıtlardan da daha büyük yaştaki askerlerimizin de şahadet şerbetini içtikleri yazılıdır.

Bugün 15 yaşındaki çocuklarımız sokaklarda oynuyor. Eğer bir millet, tahsil çağında ve çocuk yaşlardaki gençleri cepheye sürmüş veya gönüllü olarak savaşa katılmalarına müsaade etmişse, o savaş için son imkânlarını kullanıyor demektir. Bu bakımdan savaş kolay kazanılmamıştır.

Bizim bu savaşta zayiatımız 250 bin, resmi kayıtlara göre 253 bindir. O hengâmede kayıt dışı şehitlerimizle birlikte insan kaybımızın 300 bine yaklaştığını söyleyenler de vardır. Düşmanın zayiatı da bir o kadar veya biraz daha fazladır. 80 binin üzerinde üniversitelinin Çanakkale'de can verdiğini biliyoruz. Gerçekten bu müthiş müdafaa savaşında Osmanlı, 100 bin kadar en güzide ve yetişmiş elemanlarını ve aydın insanlarını kaybetmiştir.

İnanç, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymada en önemli faktörler olmuştur. Bugün de aynı ruh ve inanca milletçe ihtiyacımız var. Çanakkale'de şahlanan ruh, milletimizin mayasını oluşturan ruhtur. Yeni nesilleri bu duygularla yetiştirmeli, dedelerinin emanetini torunlarına aktarabilmeliyiz. Sık sık Çanakkale'ye  okul gezileri tertipleyip öğrencilere bu çok önemli tarih bilgisini yani Çanakkale ruhunu aşılamalıyız. Çanakkale Zaferi'ni tekrar kazanmak mümkün olmayabilir, ama o zaferi kazanan insanı kazanabilirsiniz. Daha doğrusu yetiştirebilir ve yaşatabilirsiniz

Çanakkale Savaşları'nın ve elde edilen muhteşem zaferin tarihimizde çok özel bir yeri vardır. Bu zafer, kahraman askerlerimizin, dünyaya parmak ısırtan bir îman ve kahramanlık destanıdır. Müslüman milletimizin, iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir. Hep söylendiği gibi düşmanlarımız Çanakkale'den "askeri" olarak geçememiştir. Ancak, onlar öğrendiler ki, içeriden yıkmak daha kolay. Çanakkale şehitlerinin ruhunu rahatsız edecek hiçbir şeye fırsat vermemiz gerekirken, bugün bizi biz yapan ve Çanakkale'de şahlanan değerler her geçen gün erozyona uğruyor. Bunu söylemek güç olsa da ne yazık ki Çanakkale'de alamadıklarına adım adım ulaşıyorlar.  Özellikle tüm İslamî değerlerle birlikte, vatan sevgisi, namus ve ahlak gibi hassasiyetler öylesine zayıfladı ki, artık genç kitle içinde "bunlar can vermeye değmez" duygusu yerleştirilmeye çalışılıyor. Bazı ilahiyatçılarımız planlı yollarla "nasıl oruç tutulmaz", "nasıl namaz kılınmaz", "niçin örtü takılmaz", "nasıl kurban kesilmez" fetvalarıyla geniş kitlelerin zihinlerini bulandırıyor. Aynı isimler, " hıdrellez, aşure günü" gibi toplumsal birlik günlerini hurafe deyip küçümserken, Aziz Valentin Günü (Sevgililer Günü), Noel/Christmas ve Hallowen Day (Cadılar Bayramı) v.s… büyük reklamlarla lanse ediliyor, kutlamayı normal görebiliyor. Her biri, bir dini günmüş gibi kutlanıyor.  Bunun özellikle ana sınıflarından itibaren ne kadar etkili olduğu ise ayrı bir konu.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu'nun bu süreçle ilgili değerlendirmesi şöyleydi: "Bu bayramların ve bunlarla ilgili olarak yapılan adet ve törenlerin Müslümanlarca benimsenip uygulanması dinsel ve kültürel bir yozlaşma olarak görülmeli; böylesi bir tutumun, kendi değerlerimizden uzaklaşma ve başkalaşma sürecini hızlandırdığı gözden uzak tutulmamalıdır."

 
Aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi bir kez daha minnet, saygı ve şükranla anıyorum. Allah rahmet eylesin.

ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA YAŞANMIŞ BiR OLAY
 
Kocadere köyünde büyük bir " Sargı Yeri " kuruluyor. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, Kimi Adıyamanlı, Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor...

Bunlardan biri Çanakkale Lapsekinin Beybaş köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.

" Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma ulaştırın..."
Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
" Ben... Ben köylüm Lapseki' li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç aldıydım... Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin "

" Sen merak etme evladım " der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde " söyleyin hakkını helal etsin " olur...

Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan gözyaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede gözyaşlarına engel olamaz:

"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim."

Not : Mecit = Mecîdiye, dönemin parası…


23 Nisan 1915 günü Conkbayırı'nda Türkler ve Birleşik Kuvvetler arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 m. mesafe var. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz Yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir siperden kimse çıkıp yardım edemiyor. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor, ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz subayını okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar.
Üsteğmen COSEY
(Sonradan Avustralya Genel Valisi olmuştur).


1915'te üç lise tek mezun veremedi çünkü bütün öğrencileri şehitti

Çanakkale ve İstiklal Savaşı'na katılan çok sayıda çocuk vatan savunmasında kahramanlık örnekleri sergiledi. Öyle ki bütün öğrencileri şehit düşen Galatasaray, Konya ve İzmir liseleri 1915'te tek bir mezun veremedi
alıntıdır

Mutluluğa Engel Tanımayan Yüreklerle Buluşma Noktamız       melleseferi öMeR 

engelliler38 melleseferi belsin erciyesengelliler