*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: DÜZENLİ VE VUCUDA YARARLI UYUMAK İÇİN İZLENECEK BASAMAKLAR  (Okunma sayısı 1949 defa)

Çevrimdışı kayseriengelliler

  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 7022
DÜZENLİ VE VUCUDA YARARLI  UYUMAK İÇİN İZLENECEK BASAMAKLAR
 
Başarıya ulaşmak için izlenecek yolların aşılması için ve kalıcı olabilmesinin temel şartlarından birisi, insanın iyi uyumuş, dinlenmiş ve zinde bir şekilde uyanmasıdır. Bu anlamda uyku çok büyük önem kazanır. Uykudaki aksaklıklar dalga dalga tüm benliğimize ve çevremize yayılır. Önce uykumuzun nasıl olması gerektiğine karar vermeliyiz. Burada tespit etmemiz gereken nasıl yatmalı, ne kadar uyumalı ve uykudaki temel yöntemin ne olacağı sorularının cevaplarıdır.  Aşağıdaki yazılı 6  maddede toplanmış tavsiyeleri uygulayın,  göreceksiniz  sabahları dinlenmiş olarak kalkacaksınız. Yeni günü yeni heyecanla karşılayın. Bu maddelerin tamamını yerine getirin ve 1 ay boyunca bunu uygularsanız eminim ki bir daha;  bu tavsiyerin dışına çıkmayacaksınız.
 
Tavsiyeler   :
1. Uyku saatlerimizi değiştirmeden günde 6-7 saatten fazla uyumamalıyız.
2. Sabah erken kalkmalı ve öğlen vaktine kadar bir daha uyumamalıyız.
3. Öğlen yarım saat süreyle(11:00-13.30 arasında) ve gece 23:00 - 05:30 arası
    ( 1 saatlik kayma olabilir) uyuyor olmalıyız ve akşama yakın vakitte uyumamalıyız.
4. Asla tok uyumamalıyız. Yemeğimizi uykudan en az 2.5- 3  saat önce yemeliyiz.
5. Uyku öncesinde vücut adalelerimizi gevşetmeliyiz.
6. Bizi rahatsız edecek gürültülü, kötü kokulu, çok yumuşak veya tümsekli zeminde uyumamalıyız.
Uyku Gizli Güçtür
Uykunun kalitesi daima uyunan süreden daha önemlidir. Pek çok kişi uzun süre yatakta kalıp, kendisi ile şu veya bu şekilde oyunlar oynayarak, kendini ikna etmeye çalışarak süreyi uzatmaya çalışır. Bu tür uykular hem vücudu dinlendirmez, hem de müthiş bir pişmanlık uyandırır sonrasında. Beyinsel bir ağırlıkla, uyku sersemi, kararsız ve isteksiz kalkılır yataktan. Büyük bir suçluluk duygusuyla. Çünkü normal normlarda gün başlamıştır dünyada. İlahi bir güçle programlanmış gibi kalkmış, şevkle işine gücüne başlamış, konusunda yol almıştır tüm insanlar. Ve biz türlü kandırmacalarla yatakta oyalanmış, herkesten geri kalmış gibi hissederiz kendimizi. İtiraf etmesek de, bilinçaltımız rahatsızdır bu büyük ayıptan. Ağzımızda ve beynimizde bu burukluk, güne rengini verir.
Dinler de uyku konusunda çeşitli disiplinler getirmiştir. Müslümanların yatış ve kalkışları güneşin hareketine bağlanmış, uyku öncesi ve sonrası beden ve ruh eğitimi çok incelikle belirtilmiştir. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz dinlediğim bir sohbetinde başarısının bir sırrının da "uyuyorken güneşin üzerine doğmaması" olarak belirtiyor ve sabah güneş doğmadan kalkmanın ona getirdiği nimetleri anlatıyordu. Hıristiyanlarda da değişik biçimlerde bu tür ibadetler söz konusudur. Ancak herkesin kaliteli uykuya ulaşmak için kendine özgü bir yöntem bulması zorunludur güzel rüyalar için.
Uyku iyi çözümlerin dinamosudur. Ve genel başarımızın da temel taşı. Şöyle bir düşünelim. İyi uyuyamamışsak aldığımız kararların doğruluğundan ne kadar emin olabilir ve çalışmalarımızdan nasıl verim bekleyebiliriz? Yorgunken kitap okuma , dost sohbetindeki başarımızın derecesi nedir? Yediğimiz içtiğimizden ne zevki alabiliriz?
Uyku, hayatımızda her şeyin düzene konulduğu, tamir ve tedavi edildiği son derece önemli bir süreç olarak yaratılmıştır. Bir kaç hafta uykusuz kalmanın ölüme neden olduğu hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle ispat edilmiştir. Daha da ötesi insanın yetersiz uykusu ile zihinsel güç kaybı arasında yakın bir ilişki olduğu, uykusuz kalan insanların zihinsel çalışmalarının tamamen durduğu ve düşüncelerini hiçbir şeyin üzerinde yoğunlaştıramadıkları ispat edilmiştir. 48 saat uykusuz bırakılan yüksek öğrenimli kişilerin, ilkokul çocuklarına öğretilen matematik işlemleri yapamadıkları görülmüştür.(Hürriyet 26.5.1193) A.B.D.'de 1993 yılında yapılan bir araştırma sadece düzensiz uykunun A.B.D. ekonomisine 1993 yılı kurlarıyla verdiği zarar 360 trilyon liradır.(Bozdağ,1996,40)
Günde 8 veya 10 saat uyuyor olabilirsiniz. Ancak yine de bu uykunuz hiçbir işe yaramıyor olabilir. Çoğumuzun sandığının aksine uykusuzluğun hayatımızdaki engelleyiciliği tahmin ettiğimizden de büyüktür. Oysa çoğu zaman rahatsızlıklarımızın uykusuzluktan kaynaklandığını bilemeyiz bile.
Uyku beynin dinlenme vakti sanılmamalıdır. Tersine uyku beynin vücudun dinlenme ve tamir işiyle meşgul olduğu vakittir. Beynin elektriksel yapısı üzerinde yapılan araştırmalar zihnimizin uyku esnasında en az uyanık dönemde olduğu kadar yoğun çalıştığını göstermiştir. Aradaki tek fark gece ve gündüz yapılan işlerin farklı olmasıdır.
 
UYKU ÜZERİNDEKİ TESPİTLER:
1.REM ve NREM uykusu: İnsan her uyku seansında iki ayrı uyku türünü paylaşımlı olarak ve ihtiyaca göre uyur. Uykumuz ya derindir ya da hafif olarak yüzeyde seyreder. Derin uyku NREM olarak adlandırılmıştır. Bu donemde cisimsel beden üzerindeki hücre tamirlerinin düzenlenmesiyle ilgilenir. Gün boyunca alkol, sigara, kirli hava gibi etkiler, aşırı yorulma, yaralanma, enfeksiyon gibi nedenler hücre ölümlerine yol açar. Ayrıca bedende her gün normal olarak 10 milyar hücre ölümü gerçekleşir. Bedeni bir milyon katlı bir gökdelen olarak düşünelim. Her gün on binlerce tuğlası birlikte çürüyüp düşmekte, gökdelenin çökmemesi için yerlerine yenilerinin yerleştirilmesi gerekmektedir. Ancak böyle bir çalışmanın sağlıklı gerçekleşmesi sıfır hatalı bir haberleşme ve analiz sistemini gerektirir.
İşte beynimiz NREM adı verilen derin uyku esnasında vücudun maddi tamirinin gerçekleşmesi görevini yüklenir. Çok yorulduğumuzda aşırı enerji tüketimi, hatta oksijen eksik olduğunda hücreler yakılarak enerji üretilmesi gibi nedenlerle hücre ölümü daha çoktur. Bu durumda derin uykuyu daha fazla uyuruz. Bu süreci şüphesiz biz kurmadık ve biz yürütmüyoruz. Ancak yaptığımız bazı hatalar bu süreci aksatmaktadır. Eğer NREM uykusunu yeterince uyuyamazsak vücudumuz erken çöker, çöküşü cildimizdeki pörsümeden okuyabiliriz. Ayrıca ardı arkası kesilmeyen hastalıklar da savunma sisteminin tahrip olmasından kaynaklanır. Bu sistem ise uykusuzluktan oldukça fazla etkilenir.
Yaşadığımız ikinci ve hafif uyku ise REM olarak adlandırılır. Rüya gördüğümüz uyku bu uykudur. Gün boyu yaşadığımız çatışma ve tepkimelerin diğer boyutu duygu, düşünce ve hayallerimizle ilişkilidir. Sevinçlerimiz, öfkelerimiz, nefretlerimiz, heyecanlarımız birer içsel algı olarak gün boyu yaşanır. Duygu hayal ve düşünceler cisimsel algı girişleri vasıtasıyla alınmazlar, içte yaşanırlar. Ancak hissettiğimiz her bir duygu anında kanımıza u duyguyu temsil eden hormon enjekte edilir. Duygularımız tamir olmadığında bu defa psikolojik bozukluklarla karşılaşırız. Herhangi bir duyguda aşırıya kaçtığımızda yorgun olduğumuzu hissederiz. Mutlaka bir çok defa aşırı bir üzüntünün ıstırabından kurtulabilmek için uyumuşsunuzdur. Uyandığınızda ise uyumadan önceki durumunuza çok daha rahat olduğunuzu tespit etmişsinizdir. Eğer REM uykusunu uyuyamamış olsaydık sadece duygularımızın biriken yükü kısa sürede bizi depresyona sokar zihinsel ve duygusal kimliğimizi tamamen kaybederdik.
 
2. Doğal uyku dönemleri: Uyku üzerinde yapılan bir diğer tespit insanların biyolojik ritmiyle ilişkilidir. İnsanların iki ayrı uyku dalgasına göre programlandığı tespit edilmiştir. Rodenburg Üniversitesinden Prof. Jurgen Zulley'in araştırmalarına göre bu iki dalgadan biri öğle arasında 10-30 dakikalık bir süre içerir. Öğle vakti ve öğle yemeği öncesi uyunacak bu uyku, uykusuzluğun en önemli çözümlerinden biri olarak görülüyor. Diğeri gece 12.00-04.00 arası uyanacak uykudur. Bu iki vakti düzenli olarak uykuda geçiren kişiler uykusuzluk sorununu aşacaktır.(Sabah 23.11.1993)
Görüldüğü gibi uykusuzluk sorunu az uyumaktan değil vaktinde uyumamaktan, hatta gereğinden fazla uyumaktan kaynaklanmaktadır. Günümüzde çoğu üst düzey devlet adamları öyle uykusunu mutlaka uyumaktadır. ABD Başkanı Bill Clinton çalışma odasında ergonomik koltuğunu geriye yaslamakta ve üzerine bir battaniye alarak uyumaktadır. Uzak Doğunun süratle kalkınan dev şirketlerinde çalışan işçiler sistemli olarak öğle uykusu arası vermekte ve böylece iş veriminin zirvesine çıkmaktadırlar.
İlginç ve çarpıcı olan bir gerçek Peygamberimizin(asm) öğle uykusunu çok faydalı bir uyku olarak ümmetine 14 asır önce tavsiye etmesidir. Bediuzzaman da öğleyin uyunacak 30 dakikalık uykunun sair vakitlerde uyunacak iki saat uykudan faydalı olduğunu söylemiştir.(28. Lem'a)
 
3. Erken kalkma faktörü: Uykunun sağlıklı olabilmesi ve yeterince dinlenilebilmesi için mutlaka sabah erkenden kalkılmalıdır. Araştırmalar sabah uyandıktan sonra tekrar uyuma yoluyla gece boyu yapılan tamiratın tekrar tahrip edildiğini göstermiştir. En büyük hatamız uyku dalgası geldiğinde uyanık olmamız, uyanıklı dalgası geldiğinde uyuyor olmamızdır. Çünkü biz ne yaparsa yapalım beyin sadece yaratıcı tarafından programlandığı dalgaya göre çalışır. Güneşin ilk ışıklarını alan vücut melatonin hormonu salgılar ve bu hormon biyolojik saatimizi belirler. Biyolojik saatimiz kendi kurallarına göre çalışır.
Sabah uyandıktan sonra tekrar uyuma isteği alışkanlıktan ve tembellikten kaynaklanır. Bu alışkanlığı yenen kişi en fazla 10 gün içinde büyük bir dinçlik gözlemleyecektir. Bunu kendi hayatınızda hemen deneyebilirsiniz. Bu gece saat 11.00'de uyuyunuz ve sabah 5.30'da kalkarak bütün uyuma isteğinize direnerek çeşitli meşguliyetler bularak bir daha uyumayınız. Alışkanlık nedeniyle en fazla bir kaç saat kendinizi yorgun hissedeceksiniz. Ancak ardından geç saatlere kadar kendinizi oldukça dinç ve güçlü hissedeceksiniz. Ertesi gün aynı saatte uyuyunuz. Uyanma isteğinize rağmen saat 10.00'da yatağınızdan kalkınız. Bu defa akşama kadar kendinizi hafif sarhoş gibi hissedeceksiniz. Zihninizi toplamak güçleşecek, maddi gücünüz bile azalacak hatta başınız bile akşama doğru ağrıyabilecektir.
Kuşlar gibi erken kalkan hayvanlardaki dinçliğe, canlılığa dikkat ediniz. Daha güneş doğmadan uyanırlar ve cıvıldaşmaya başlarlar. Evinizde kedi besliyorsanız çok erken uyanıp miyavlamaya başladığını göreceksiniz. İnsan da erken uyanmaya programlanmıştır. Çocuk yetiştirmişseniz küçük çocukların erken uyuduklarını, gece uyanarak tekrar uyuduklarını ancak sabah mutlaka çok erkenden uyandıklarını görürsünüz. Bebeklerin yetişkinlere göre daha fazla uyumaları vücutlarında hücre yaratılmasının çok hızlı olmasından ve sürekli artış göstermesindendir.
Geç uyanmanın zihin ve bedenimizde tahribata neden olduğu bilimsel araştırmalarla kesin olarak tespit edilmiştir. Sevgili Peygamber de (asm) günün erken vaktindeki uykunun aklı azalttığını, insanı tembelleştirdiğini, rızkta bereketsizliğe neden olduğunu söylemektedir.
 
4. Uykuyu etkileyen dış faktörler: Uyku esnasında göz dışındaki algı girişleri açıktır. Uyuyan kişi çevresindeki sesleri duyar, teni dokunmaları hisseder, burnu kokuyu alır. Bu gerçek telkin ve beyin yıkamada çok önemli bir vasıta olarak görünüyor. Bir çok ciddi psikolojik hastalık uyuyan kişinin kulağına yapılan düzenli telkinlerle tedavi edilebilmektedir.
Dolaysıyla uyuduğumuz mekan bizim için son derece önemlidir. Sokak gürültüleri duyulan bir ortamda uyuyorsak, evimizde bulunan televizyon veya bilgisayar gibi cihazların oluşturduğu radyasyona muhatap oluyorsak, zihnimiz sadece bedenimizin içindeki dünya ile baş başa kalamaz. Dışarıdan alınan mesajları da işlemek, hem de tam teslimiyetle işlemek zorunda kalır. Uyku esnasında bilinçsizce yatağımızda döneriz. Bu gerçek, beynimizin dokunmayı hissedebilmesinden ve damar daralmaları varsa dönmek suretiyle bunu yok edebilme isteğinden kaynaklanır. Uyurken anlımızda bir sinek dolaşsa farkında olmadan onu kovarız.
Bütün bu gerçekler uyuma ortamımızda dışardan gelen her türlü uyarıcının zihnimizi meşgul ettiğini göstermektedir. Yattığımız ortam orta-sert olmalı, ortam temiz kokulu ve gürültüsüz düzenlenmelidir.
 
5. Gergin uyuma tehlikesi: Yeterince uyuduğumuz halde hala ısrarla dinlenemememizin bir nedeni zihnimizi çeşitli sorunlarla baş başa bırakmamızdır. Bu sorunlardan biri gergin uyumamız, diğeri tok halde iken uyumamızdır. Her iki durumda karabasanlar ve kötü rüyalar görmemiz mümkündür.
Bazı kişiler uykuya yattığında kaslarını, omuzlarını, dizlerini iyice gererler. uyku mekanizması vücudu gevşetmeye çalışır. Bazen tam gevşerken insan ani boşluğa düşer gibi irkilebilir. Bunu bir defa yaşamışsanız derhal kendinizi kontrol etmelisiniz. Uyurken bütün adalelerimize "gevşe, rahat ol, boşluğa düşmüş gibi kendini bırak" emrini vermeliyiz. Bu emri bir süre devamlı verdiğimizde uyku anında alt şuurumuz bu emirleri bilinçli olarak almasa bile otomatik olarak uygulamaya koyar ve her defasında gevşemiş olarak uyuruz. Aksi taktirde edineceğimiz gergin uyuma alışkanlığı, beynimizin uyku boyunca kaslarımıza sürekli gerilme emri göndermesine yol açacaktır. Bu durum hem kasları sürekli çalıştırarak yoracak, tahrip edecektir; hem de beyni meşgul ederek yoracaktır. Böyle bir uykunun sonu yorulmuş olarak uyanmaktır.
 
6. Tok uyuma tehlikesi: Yorgun uyanmanın diğer önemli nedeni tok karnına uyumaktır. Tok karnına uyuduğumuzda beyin sürekli mide içeriğini parçalamakla meşgul olacaktır. Dolaşımdaki kanın önemli bir kısmı sindirim bölgesinde odaklaşacaktır. Uykunun durgunluğunda midenin peristaltik hareketi çok zor olacaktır. Mide duvarının parçalanmasını istemiyorsak midemizde bekleyen içeriğin bir an önce boşaltılmasına yardımcı olmalıyız. Beyin uykumuzda midemizi çürümekten kurtarmak için çırpınır, didinir. Uyandığımızda ise sanki hiç uyumadığımız hissine kapılırız. Kendimizi kendi ellerimizle tahrip ederiz. Hikmet ve ilmen açlıkta gizli olduğunu buyuran sevgili Peygamberimiz(asm) "Aç olarak uyuyan kişinin etrafında sabaha kadar huriler dolaşır" demektedir. Almanya'da yapılmış olan bir araştırma saat 23.00'de uyuyan kişinin en geç 20.30'da akşam yemeğini yemiş olması gerektiğini ortaya koymuştur.

Muhammed Bozdağ 
Diyalizle Yaşam Engelliler Derneği Kayseri

Engelsiz Bir Dünya için  Bizde VARIZ Diyalizle Yaşam Engelliler Derneği Kayseri