*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: VOJTA TEDAVİSİ  (Okunma sayısı 1812 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18908
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
VOJTA TEDAVİSİ
« : Aralık 27, 2017, 03:16:08 ÖS »
VOJTA TEDAVİSİ

Merhaba ,
Sizlerle bu ilk buluşmamız... Bu yazımda Çocuk rehabilitasyonunda uygulanan tedavi yöntemlerinden Vojta tedavi yöntemi hakkında bilgi vereceğim.

VOJTA TEDAVİ YÖNTEMİ
1954 yılında Çekoslavak asıllı , çocuk nöroloğu olan Dr. Vaclav Vojta tarafından ilk defa tarif edilmiştir.1968 yılına kadar Çekoslovakya’da çalışmalarına devam eden Dr. Vojta, bu yıldan itibaren Almanya’ya göçmen olarak giderek çalışmalarına burda devam etmiştir. Erken teşhis ve tedavi olmak üzere iki alanda çalışmalar yapmıştır.
Yenidoğan döneminden bir yaşa kadar olan gelişimi inceleyen Dr.Vojta, bu süre zarfında gelişen refleksleri ve hareketleri bir araya getirmiş, böylece hareket sistemindeki gerilikleri teşhis etmeye yardımcı olan, erken tanı yöntemini bulmuştur.

Kinezyolojik olarak motor gelişimi inceleyen V.Vojta , üç önemli mihenktaşını ve üç önemli yaşa göre dayanma yüzeylerini açıklamıştır.

GELİŞMENİN MİHENK TAŞLARI


1. Altıncı ayda çift taraflı dönme,

2. Sekizinci ayda resiprokal emekleme,

3. Onbirinci aydan itibaren vertikalizasyon yani ayakta durmanın başlaması

DAYANMA YÜZEYLERİ:

1.Bebek üçüncü ayda , yüz üstü pozisyonda , her iki kolun dirseklerinin iç kısmına dayanarak başını karnın üst kısmına kadar kalkar. Böylece bir üçgen oluşturmuş olur. Bu şekilde dayanabilen çocuğun baş kontrolü gelişmeye, omurgası dikleşmeye, omuz kasları arasında ilişki doğru olarak kurulmaya başlamış demektir. Bu otomatik mekanizmanın zamanında gelişmesiyle çevresini görme, tanıma ve uzaydaki oryantasyonunu sağlama imkanını sağlamış olur.

2.Sağlıklı çocuklar 4.5 ‘uncu ayda, yüz üstü pozisyonda, başın arkasındaki kolun dirseğine, başın arkasındaki bacağın üst kısmına, yüzün baktığı taraftaki dizin iç kısmına dayanır. Diğer koluyla hedefteki oyuncağa uzanır. Bu motor gelişimle baş ve gövde hareketlerinin birbirlerinden ayrı, bağımsız çalışmaya başladığını gösterir. Böylece omurga adeleleri ,kol ve gövde adeleleri birbirleriyle koordine şekilde çalışabilmektedir.

3. 7.ayın başlarında çocukta destek yüzeyi dizlere doğru kaymaya başlamıştır. El ayasının bileğe yakın olan kısmına dayanır. Bu aşamadan sonra kol ve bacakların ayrı ayrı çalışması, emekleme hareketine hazırlanmasına yardımcı olur.

Dr.Vojta , altı araştırmacının rapor ettiği postural reaksiyonlarla , Vojta reaksiyonunu birleştirerek bir yaşın altında tanı konulma imkanını sağlamıştır.Bu şekilde ön tanı olarak SANTRAL KOORDİNASYON BOZUKLUĞU TANISI’NI koyan Dr.Vojta , bunu çok hafif, hafif, orta ve ağır olmak üzere dört bölüme ayırmıştır. Orta ve hafif santral koordinasyon bozukluğu olan çocuklarda ileride serebral palsi yada başka hareket bozukluklarının ortaya çıkacağını, hafif santral koordinasyon bozukluğu olanlarda ise basit motor gecikmelerinin olacağını rapor etmiş ve bunun için erken tedavi yöntemi olan VOJTA TEDAVİ yöntemini tavsiye etmiştir.

1954 yılında, spastik çocukları ve yenidoğan bebekleri inceleyen Dr.Vojta , aynı tip hareketlerin belli noktalardan hareketle çıktığını tesbit etmiştir. Bu incelemeler sonucunda iki ana kaba hareket şekli tarif etmiştir: Refleks emekleme ve refleks dönme.
Hareketler sırasında, adelelerin koordineli şekilde çalışmasına refleks lokomasyon prensibi denir. Normal motor hareketin ortaya çıkartılması için belli noktalar, belirli açılarda uyarılmaktadır. Bu uyarımlar sonucu her zaman aynı hareketler ortaya çıkmaktadır. Bu hareketler rehabilitasyon süresince defalarca tekrarlanır, böylece normal olmayan yapı çözülür ve normal adele gelişimi olur.
Tedavi sırasında çocuğa verilen pozisyon her zaman aynıdır ve tedavi sırasında bu pozisyon yastıklarla desteklenerek bozulmaması sağlanmalıdır.Verilen uyarıyla tüm vücutta destek alma, dikleşme ve öne doğru hareket aktivasyonları ortaya çıkar. Bu harekete direnç vererek adele gücünün artmasına, hareketlerin tedavi sırasında defalarca tekrarlanmasına ve böylece spastisitenin çözülüp, normal motor gelişimin ortaya çıkmasına imkan sağlar. Uyarım noktaları ana ve yardımcı noktalar olmak üzere ikiye ayrılır. Uyarım etkisi sadece yapılan kısma değil, tüm vücudadır.

Refleks emeklemenin pozisyonu : Baş bir tarafa dönük, yüzün baktığı taraftaki kol 125 derece açıklıkta önde, başın arkasıdaki kol gövdenin yanında, bacaklar hafif açık ve kıvrık. Uyarım sırasında direnç verilmezse çocuk başını tam aksi tarafa çevirir, yüze bakan kol öne gelir, çocuk bir adım öne sürünmüş olur .

UYARI NOKTALARI:

ANA NOKTALAR :

1.Dirseğin iç kısmındaki kemik (Humerusun iç epikondili)
2.Dizin iç kısmındaki kemik ( Femurun iç kondili )
3.Bileğin iç kısmı ( Radiusun stiloid çıkıntısı)
4. Topuk (Tüber calcani )

YARDIMCI NOKTALAR :

1.Omuz (Acromion ), 2. Kürek kemiği (Skapulanın iç kenarı ) , 3.Popo ( Gluteal bölge )
4.İki kaburga arası ( 7-8. Costalar arası ) , 5. Çene altı , 6.Kasık (Spina iliaca anterior superior)

Refleks Dönmenin pozisyonu : Çocuk sırt üstü yatar . Baş hafifçe anneye doğru yan çevrilmiştir. Bu hareket sonucu çocuk yan tarafa döner.Uyarıma devam edilirse emekleme pozisyonuna geçer.


UYARIM NOKTASI :

Göğüs kafesinde,memenin iki altındaki iki kaburga kemiği arası , ( 7.-8. costalar arası,mamiller çizgi )

Bu noktalara verilen uyarılar mutlaka üç boyutlu olmalıdır.Düzgün basılmadığı taktirde tedaviniz boşa gider.Mutlaka sertifikası olan terapistlerden öğrenilmesi gerekmektedir.Günde 3-4 seans , en fazla günde 90 dakika yapılmalıdır.Buda mutlaka fizyoterapistinizin tavsiye ettiği süre ve şekilde olmalıdır.Hiçbir zaman tek seansta bunu vermemelidir .Günü aşağı - yukarı dörde bölerek yapılmalıdır. Solunum , kalp problemi olan bebeklerde çok dikkatli kullanılması gerekmektedir.Tedavi sırasında çocuklar tepkisel olarak ağlayabilirler , bu onların canı acıdığı için değil , sabit tutulmaya olan tepkileridir .

VOJTA TEDAVİSİNİN UYGULANDIĞI PROBLEMLER :

1.Basit motor gerilikleri , 2.Asimetrik vücut gelişimleri , 3. Serebral palsi , 4.Doğumsal boyun eğrilikleri (torticollis ) 5. Doğumsal kol felçleri (Brachial pleksus felci ) 6. Bel açıklığı ( Spina Bifida ) , 7. Kaza sonrası oluşan felçler , 8. Doğumsal kas hastalıkları ve vücut bozukluklarında ( Artrogrypozis multipleks, skolyoz, düşük ayak deformitesi v.s....) 9. Kromozom bozuklukları ( Down sendromu vs...) 10. Yetişkin hemiplejisi.

Herkese merhaba;

İşte size kendi bilgisayarımda oluşturduğum bir resmim. Üçboyutlu ultrason falan çıktı şimdi, ama böyle bir görüntülemeyi henüz kimse başaramadan ben başardım ve yeni şeklimle karşınızdayım...

Hergün internete giriyorum ve gebelikle ilgili siteleri dolaşıyorum. Hatta anneler kulübüne bile üye oldum ve orada çaktırmadan anne adayları ve annelerin birbirlerine yazdıklarını heyecanla okuyorum. İyi bir ortam gerçekten. Sohbet odalarına giriyorum, ama orada bana "slm", "nerdensin?", "kaç haftalıksın?" falan gibi sorular sorunca mecburen kaçıyorum.

Dr. Kağan Bey'e sorular soruyorum. O da beni anne adayı sanıp cevaplıyor garibim. Yani anlayacağınız içeride hayatım iyi geçiyor, gün geçtikçe kilo alıyorum, büyüyorum.

Bu site faydalı oldu bana da. Ancak bazen düşünüyorum da aslında "gebelik" ve bunun sonucunda oluşan olaylar, bizim gelişimimiz, o kadar da karmaşık olaylar değil. Size öyle gösterilmek isteniyor. Ben size bu ve takipeden yazılarımda içeride olayları daha basit bir şekilde anlatacağım. Bunun için özel bir anlatım tekniği geliştirdim. Umarım beğenirsiniz.

İşte başlıyorum anlatımıma:

Öncelikle yeni bir yaşamın temel taşlarını oluşturan sperm hücresi ve yumurta hücresinin kendilerinin de ayrı birer canlı olduklarını, her birinin kendilerine özgü bir kişilikleri olduğunu, yani aynen sizler gibi birer birey olduğunu bilmelisiniz. Onlar sizlerin içinde yaşıyor, yemek yiyor, su içiyor, sohbet ediyor, düşünüyor, hissediyor, büyüyor ve ölüyorlar. Aralarında doğum yapanlar da var (gerçekten var). Sadece boyutları ve dış görünüşleri sizden farklı, bunun dışında hemen herşey aynı.

Örneğin sperm hücresini ele alalım:

Uzun kuyruğu sayesinde iyi bir yüzücü, dış görünüşü biraz garip, çirkin bir balığı andırıyor. Savaşçı ve rekabetçi bir kişiliğe sahip. Doğduğu yer baba adayının testisinin içi, buradan epididim adı verilen bölgeye göçüyor ve yaşamını burada devam ettiriyor.

Tek amacı buradan dışarı çıkmak ve hayatının kadınıyla evlenerek çocuk yapmak. Yaşadığı yerde kendisi gibi milyonlarcasının olması ve hepsinin aynı amaca sahip olması sinirini bozuyor. Diğerleri gibi o da sürekli olarak antrenman yapıp "o gün" geldiğinde daha güçlü olabilmek için form tutuyor.

Burada bulunanlar temelde birbirine benzemelerine rağmen aralarında bozuk şekilli olanlar, kuyruğu olmayanlar, çift kuyruğu olanlar falan var. Aralarından kendi kuyruğunu yakalamak için sürekli kendi etraflarında dönenler bile çıkıyor bazen. Burada spermler temel olarak X ve Y olmak üzere iki ayrı gruba bölünmüş.

Bizim hikayemizin kahramanı da bir X grubu üyesi, ancak o henüz bunun ne kadar derin bir anlam taşıdığını bilmiyor. İleride bu grubun özelliği nedeniyle bir kız bebeğin oluşumuna katılacak olduğunu bilseydi ne derdi acaba?

Kendisine yaşlı spermlerin anlattığı hikayelerden işinin ne kadar zor olduğunu anlıyor ve heyecanla kapıların açılacağı ve dış ortama gidecekleri günü bekliyor.

Kahramanımız aynen diğerleri gibi yapısı gereği sıcağı sevmiyor, hatta aralarında aşırı sıcaklardan ölenler bile var.

Kahramanımızın bir ismi olması gerektiğinden ben ona sonradan anlatacağım bazı nedenlerle BEKİR ismini verdim.


Hikayemizin diğer kahramanı olan yumurta hücresinin ne gibi özellikleri var?

Bu hücrecik anne adayının yumurtalığında yaşıyor. Yusyuvarlak ve tostoparlak, irice bir hücre, ama yine de bir kadın zerafetinin tüm inceliklerini taşıyor. Sayıları ancak yüzlerle ifade edilebilecek komşularıyla beraber yumurtalığın içinde yaşamını sürdürüyor. Sperm hücresinin aksine sakin yapılı. Anne adayının henüz kendi annesinin karnında olduğu dönemlerde doğmuş.

Bu kahramanımızın da bir ismi olması gerekiyor. Ona da BERNA ismini verelim, olsun bitsin.



Yumurtalıklarda belli aralıklarla "garip olaylar" meydana geliyor:

Hücrelerden birisi her ayın başında kendi isteği dışında değişime uğruyor. Etrafı birden bir örtüyle kaplanıyor ve bu örtünün içi gün geçtikçe sıvıyla dolup şişiyor ve kocaman bir su kesesi haline geliyor. Buna folikül adını veriyorlar. Sonra bu folikül birden çatlayıp patlıyor ve içindeki hücre yumurtalığı terkediyor. Çok sayıda uzun kolları olan bir yaratık onu yakalıyor ve içine alıyor ve ondan sonra uzunca zaman ondan haber alınamıyor. Sanki bir hastalık gibi. Tecrübeli olanlar ise bu olayın ne anlama geldiğini biliyorlar: Bu bir hastalık değil, değişime uğrayan kişinin görev için seçildiğinin işareti. Bu kişi prensini bulmaya gönderiliyor.


Berna, yapı olarak çok seçici. Kolay kolay herkesi beğenmiyor. "Beni etkileyecek olan erkeğin çok güçlü olması gerekiyor" diyor.

Herkes gibi o da biliyor ki prens aslında çok çok uzaklarda. Belki de o prensle hiç karşılaşamayacak. Çünkü görev için seçildiğinde yumurtalığı terkettiği andan itibaren prensini bulmak için en fazla 24 saati var. Eğer bu esnada hayatının erkeğiyle karşılaşamazsa ölecek...

Şimdilik bu kadar.

Gelecek yazıda:
Berna görev için seçiliyor.
"Yaratık" denilen aslında nedir?
Görev için seçilenler nereye gidiyorlar?
Peki Berna prensiyle karşılaşabilecek mi?