Kıymet bilmek
Suda yaşayan balık, suyun kıymetini bilmez, sudan çıkarılınca, suya kavuşmak için, çırpınıp durur. İnsanlar da böyledir. Mevcut nimetlerin şükrünü, hakkıyla bilemez, beterin beterini yaşamadıkça pek anlamaz.
Padişah, bir kölesi ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı.
Herkes, aciz bir vaziyetteyken, gemide bulunan yaşlı bir adam, padişahın huzuruna çıktı, müsaade buyururun, ben onu susturayım dedi. Padişah da, lütfetmiş olursunuz dedi.
Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle, birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca, iki eliyle dümene sıkıca sarıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı.
Yaşlı adamın yaptığı iş, padişahı hayrete düşürdü. "Bu işteki hikmet nedir?" dedi.
Yaşlı adam cevap verdi:
"Köle önce suya batmanın, boğulma tehlikesi geçirmenin acısını tatmamıştı. Gemideki selametin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir, bir felaket görmeyen kimse, huzurun kıymetini bilemez." alıntı