*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Mustafa Önder Atik ile Samsun'dan Deaflympics'e Uzanan Başarı  (Okunma sayısı 1205 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18908
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
Mustafa Önder Atik ile Samsun'dan Deaflympics'e Uzanan Başarı



Geçtiğimiz yıl Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da 22. İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye 130 sporcuyla katılıp 32 madalya (7 altın, 9 gümüş, 16 bronz) kazandı ve katılan 90 ülke arasında 7. sırada oyunları tamamladı.

2017’de düzenlenecek oyunlara ev sahipliği yapacak olan Türkiye’yi bisiklet dalında ilk defa temsil eden Mustafa Önder Atik oldu.

Türkiye’de sporcu olmak kolay bir iş değil. Engelli sporcu olmaksa bildiğiniz bütün zorlukların katlanması demek. Mustafa Önder ile Samsun/Bafra’dan Sofya’da Deaflympics’e uzanan uzun yolunu konuştuk. Bisiklet sporunu işitme engelli yapmayı, karşılaştığı zorluklarını ve hedeflerini anlattı.

13 yaşından beri işitme engellisiniz. Nasıl olduğunu anlatır mısınız?

Öncelikle işitme kaybıma sebep olan olaydan 1 gün önce öğretmen olan babam bir öğrenci velisinden sigara içtiğimi duymuş. Ayrıca bulunduğum mekanda yatak bulunduğunu vs. çok kötü bir ortam olduğunu söylenmiş. Bunları duyan babam o hışımla eve geldiği gibi parmağını sallayarak „bana dosdoğru söyle sigara içiyor musun?“ diye sordu. Cevap olarak kısa ve net bir sekilde „hayır içmiyorum“ dedim. Babam bana bir bakış yaptı, bakışları tamamıyla güvensizlik doluydu. İşte bu beni adeta yıkmıştı. Bu olay birinci şok.

Liseyi okuduğum Bafra Kızılırmak Anadolu Öğretmen Lisesi 'nin bahçesinde cuma günü istiklal marşını okuduktan sonra 4 arkadaş okulumuzun bahçesinde basketbol oynuyorduk. Okulumuzun çevresinde olan bir olaydan dolayı polisin bizden şüphelenmesi üzerine polis beni yanına çağırdı. Yaklaşıp "Buyur abi n’oldu?" dedim. „Sus lan konuşma“ deyip ellerimi arkaya birleştirdi ve beni polis minibüsüne götürdü. „Abi n’oldu, ne yaptım?“ derken polis minibüsünün kapısını açtı ve beni minibüsün merdivenine çıkarttı , enseme sağlam bir tane osmanlı tokatı yapıştırdı, o şiddetle ben minibüsün içine çullanarak düştüm. Şiddetli bir kulak çınlaması başladı. Bu olay da ikinci şok.

Sonrasında etraftaki görgü tanıkları öğretmen lisesi üniformamı görüp süpheli bu olamaz mesajı verince ve polis, kaybol, bir daha gözüm seni görmesin“ diyerek beni minibüsten indirip oradan kovdu.

Akşam evde annem bana birşeyler söylüyormuş, benim tepki vermiyor olmam üzerine ailem beni Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi 'ne acile götürdü. Ani işitme kaybı teşhisiyle ben 15 gün fakültede yattım. Her gün 3 şişe serum ve 16 tane hapla kurtuldum.

Doktorumun tespitlerine göre üstüste yaşadığım şoklar ve kafama aldığım darbe sonucu kulak ile beyincik arasında sesleri anlamamızı sağlayan bir sinirim neredeyse tamamen körelmiş. Bu olaydan sonra artık kulak cihazı kullanacağımı, işitme sorunumun tamamen sinirsel olduğunu ve ameliyatının olmadığı belirtti. O zamandan beri çift işitme cihazı kullanarak yaşamımı sürdürüyorum.

Bisiklete nasıl başladınız? Neden başka bir sporla değil de bisikletle ilgilendiniz?

Ben çok çalışkan bir öğrenciydim. Liseye kadar takdirsiz teşekkürsüz dönemim yoktu. Lise hazırlıkta yaşadığım bu talihsiz olaydan sonra; engelli bir yaşama geçiş yapmış oldum. Ayrıca çevrem ve arkadaşlarım bu konuda kesinlikle hazırlıklı ve bilinçli değillerdi. Benim için hic kolay olmayan çok kırıcı, incitici ve üzücü bir dönem olmuştu. Sosyal anlamda da gitgide içime kapanmıştım.

Lisedeki 4 yıllık eğitimim boyunca genelde hep sınıf sonuncusu olarak ve sınıfı hep barajda kalarak geçiyordum. Hatta lise hazırlıkta temelden İngilizce ve Almanca eğitimi aldım. Haftada 24 saat gördüğüm İngilizce dersinden bütünlemeye kalacak kadar kötü bir durumdaydım.

Lise 2’yi bitirdigim yaz tatilinde beni düşünceler aldı götürdü. Önümde geleceğimi belirleyecek olan bir üniversite sınavı var, kazanabilir miyim, ne yapabilirim derken; kendimi kişisel gelişim kitaplarına verdim. O dönemler az sözle çok şey anlatan özlü sözler, anlamlı cümleler çok hoşuma giderdi. O cümlelerin vesilesiyle kişisel gelişim kitapları ilgimi çekmeye başladı. Okudum okudum, okudukça kendimi buldum. Doğan Cüceloğlu, İpek Ongun ve daha nice yabancı yazar ...

O yaz ayrıca genç yaşta kanseri yenen ve Fransa bisiklet türünü 1999’dan beri üst üste o yaza kadar kazanmış olan Amerikalı Bisikletçi Lance Armstrong‘un „Yaşama Çevrilen Pedal" kitabını iki günde okuyup kitabın sonunda hüngür hüngür ağladım."O da insan ben de insanım. Bir insan kanser gibi ölümcül bir hastalığı yenip , bunca başarılara imza atabiliyorsa, benim neyim eksik , ondan farkım ne; demek ki istersem ben de yapabilirim" düsüncesi beynimi meşgul etmeye ve beni tetiklemeye başladı.

Bisiklet sporuna karşı sempatim de vardı. Biz, dedemin babama 13 yaşındayken aldığı ve şu anda babamın halen kullandığı 44 yıllık bisikletiyle büyüdügumuzden bisikletli yaşamın bir parçası gibiydik.

Aynen o günkü amatör ruhumla yazıyorum. Sonrasında hedefimi koydum, bisiklet sporcusu olmak istiyordum. Ben bisiklet sporuna ait herşeyi ama herşeyi internetten öğrendim. Bu olayların hepsi, hedef belirlemem vs. 2002 yaz tatili esnaında gerçekleşiyor. Sonrasında internetten arkadaş edindiğim İstanbul'dan Cansın Eğinlioğlu ile tanıştım, 1 yıl kadar hep internetten yazıştık.

Benim o zamanlar bisiklet sporuna adım atmam için öğrendiğim tüm bilgilerimi uygulamaya dökmem kalmıştı, bunun içinde bir bisiklet almam gerekiyordu. Benim hayalim yol bisikletçisi olmaktı ve o zamanlar 960 TL değerindeki Bianchi Champion bisikletini almayi cok istiyordum. Bunun içinde aileme açılmıştım. Ailemle lise sonda takdir almam, üniversite sınavını kazanmam karşılığında bana bisikleti almaları konusunda anlaştık.

Ben o sözü aldıktan sonra o yıl insan üstü bir çaba gösterdim ve 4 yıl boyunca teşekkür dahi alamayan ben, lise 3`te 2. dönem takdir getirdim ve ilk girişte Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü kazandım. Ayrıca lise sonda gizli gizli servise binmedim ve servis parasını ve de harçlıklarımı harcamayarak 1 yılda 500 euro biriktirdim.

Azmimin zaferi sonucunda ailem bana söz verdiği bisikleti maalesef almadı ve okumaya gittiğim Zonguldak Ereğli de; ailemin söz verdiği bisikleti yine harçlıklarımi biriktirip kendim aldım. Ondan sonra bisikleti bir daha asla bırakmadım,10 yıldır bisiklet sporunun içindeyim.

Türkiye İşitme Engelliler Bisiklet Topluluğu’nun kurucususunuz, topluluk hakkında bilgi verebilir misiniz?

İşitme engellilerin sportif çalışmalarına ilgi duydum. Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu'nda bisiklet branşının olmadığını öğrendim; talepte bulundum ama beni kimse ciddiye almadı veya ilgilenmedi. Hep geçiştirildik; hala da geçiştiriliyoruz.

2010 Kasım ayında çalışmalarımızın kalıcı olması, kitlelere hitap etmek ve ismimizi duyurabilmek maksadıyla tek başıma Türkiye İşitme Engelliler Bisiklet Topluluğu adı altında facebookta bir grup kurdum. İşitme engellilerle iletişim kurmaya, onlarla tanışmaya, işitme engellilerin oynadığı basketbol voleybol gibi spor müsabakalarına ve turnuvalarına katılarak işitme engelli arkadaşlar edinmeye başladım. Amacımı, çalışmalarımı, hedeflerimi onlara anlatıyordum. Bu şekilde gitgide büyüdük , zamanla işaret dilini de öğrendim. Mükemmel ve kusursuz değilim, ama kendimi rahat ifade edebiliyorum.

Üyelerimizin yüzde 90‘ı işitme engelli sporcularımızdan oluşuyor. Sınırlı sayıda faaliyet gerçekleştirebildiğimiz halde hepsi büyük ses getirebilen çalışmalar oldu. O dönemler Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu İstanbul Temsilcisi olan, 40 yılını spora vermiş, işitme engelli olan Nilgül Ertekin hanımla tanıştım.

O yıllar üniversite okuyordum ve organizatörlüğü bana ait olan bir panel düzenledim. "İşiten Yürekler" isimli panelimize konuşma yapmak üzere; Gazi Üniversitesi Kulak-Burun-Boğaz (KBB) Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yusuf Kemaloğlu, eşi Spor Yönetim Bilimleri Uzmanı Dr. Pınar Yaprak Kemaloğlu ve Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu İstanbul Temsilcisi ve yılların milli sporcusu Nilgül Ertekin hanım konuşma yapmak üzere geldiler ve çalışmamıza destek verdiler. Sonrasında Pınar hanımla tanışmamız vesilesiyle EBFAD (Engelli Bireyler için Fiziksel Aktivite Derneği) bültenlerine yazılarımla katkı sağlamaya çalışıyorum.

2011 Eylül ayında İstanbul'dan Artvin Hopa‘ya 1400 km'lik Engelsiz Karadeniz Bisiklet Turu organize ettik. Ben turda yolda yaşanan problemler nedeniyle doğup büyüdüğüm Samsun-Bafra’ya kadar 878 km pedal çevirebildim. Amacım işitme engelli sporcuların bisiklet sporu yapabileceklerine göstermek ve Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu'nda veya Türkiye Bisiklet Federasyonu'nda işitme engellilerin de bisiklet sporu yapabileceği bir ortam sağlanmasıydı.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nde Ankara'da gerceklesen etkinlikler sonucu 70 İşitme Engelli öğrenciyi bisiklete bindirdik. İstanbul Pedalşörler Bisiklet Grubu ile beraber 3 işitme engelli bisikletçi, Çanakkale Şehitlerini Anma Bisiklet Turu'na katıldık. Sonrasında Ankara Gazi Üniversitesi'nde gerçekleşen Uluslararası Sign5 Konferansına " idol" olarak davet edildim.

Yine faaliyetlerimiz kapsamında ve imza toplayıp talebimizi iletebilme düşüncesiyle Türkiye Bisiklet Federasyonu'ndan gelen öneri ile bölgesel işitme engelli bisiklet takımları kurduk.

İstanbul, İzmir ve Bursa başta olmak üzere 92 kişilik işitme engelli bisiklet takımları kurdum , ekipler hazırladım. Ayrıca kendi gayretlerimle uluslararası alanda EDSO (Avrupa İşitme Engelliler Spor Organizasyonları Federasyonu) ve Deaflympics (Dünya Sağır Spor Oyunları Federasyonu) bünyesindeki yetkililerle de iletişim ve bağlantı halindeyim. Fransa, Portekiz, Amerika, İsrail, Rusya, İtalya, Macaristan gibi ülkelerden birçok işitme engelli bisiklet sporcusu arkadaşlarım bulunmakta. Onların ülkelerinde yarışların nasıl yapıldığını, kuralların neler olduğunu vs. konuşup bilgi alışverişleri yapıyorum.

Bunların dışında çalışmalarımıza destek veren kurum ve kuruluşlar:

Ercüment Tanrıverdi (Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Başkanı); Serkan Ural (Türkiye Sağırlar Federasyonu İstanbul Baş Temsilcisi, Kadıköy Anadolu Sağırlar Derneği ve Spor Kulübü Asbaşkanı); Istanbul Tuzla Rotary İlköğretim Okulu; Istanbul Maltepe Belediyesi; TİV Türkiye İşitme engelliler Vakfı, Erdal Selimoğlu (Eski Bolu Gençlik ve Spor İl müdürü,Halen GSGM Ankara), Kazım Yılmaz (Kırıkkale GSİM Şube Müdürü), Atilla Celikturk (Karate Milli Takım Antrenörü), Muzaffer Ilıack (Beyazkuşak.com Medya - Gazete ve Dergi sahibi), Kenan Aydın (Uluslararası Karate Federasyonu Kurucularından), Prof. Dr. Yusuf Kemaloğlu (Gazi Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Başkanı), Pınar Yaprak Kemaloğlu (Gazi Üniversitesi Spor Yönetim Bilimleri Uzmanı), Nermin Merdanoğlu (TRT de yıllardır işaret dili tercümanlığı yapan spiker), Köksal Aydoğdu ve İşitme engelli dernekler ve spor kulüpleri.

İşitme engelli bisiklet kullanmak demek etraftan ve bisikletten gelen sesleri, ya da yarışta arkadan geleni duyamamak demek. Bu bir sorun oluyor mu? Teknik olarak bisiklet kullanımında, sürüşte farklar var mı?

Etraftan veya bisikletten gelen sesleri malesef duymamız mümkün değil. Bir MTB yarışında genelde arkadan gelen rakipler „yol ver yol ver!“ diyerek ses atarlar ya da yanımızdan neredeyse bize teğet geçecek kadar hızlı bir şekilde geçerler. Bizlerin arkadan gelen rakibimizi duymamız mümkün değil, dolayısı ile bir sorun teşkil ediyor. Bisiklet sürüşlerinde teknik anlamda ise hiçbir fark yok.

Hayatımın ilk yarışı 15 Nisan 2007 Uluslararası 2. Manavgat Dağ Bisikleti Maraton yarışıdır. Özellikle Zonguldak'ta bölgesel bisiklet yarışlarını asla kaçırmadım. Geleneksel Kaçkar Bisiklet Kış Yarışlarına katıldım, yani sözün kısası hep sağlıklı sporcularla yarıştım.

Sonraları işitme kaybımın daha da ilerlemesi gözümü korkuttu, sesleri alamıyordum, rakiplerimi algılamakta ve mücadele etmekte zorlanmaya başladım.

Fransa , Portekiz , İtalya ve Rusya gibi ülkelerde işitme engelli sporcularla sağlıklı sporcular aynıyarışta yarışabiliyorlar. Bu ismini saydığım ülkeler bu konuları o kadar çok önemsiyor ki; hem o ülkenin bisiklet federasyonu işitme engelliler için yarış takvimi ve organizasyon düzenlerken, ayrıca işitme engelliler spor federasyonu da ayrı bir yarış takvimi düzenliyor. Bu demek oluyor ki bir federasyon işitme engelliler için yıllık 5-6 yarışlık bir yarış takvimi düzenlese 2 federasyondan toplam 10 - 12 yarışlık bir takvim oluşturulabilmesi söz konusu. Bu kadar yarış koşan bir sporcu, çok iyi form yakalayabilir ve uluslararası anlamda da kendilerini gerçekten gösterebilir.

İşitme engelliler bisiklet yarışlarında sporcuların işitme engelli oldukları göz önüne alındığında özel olarak farklı düzenlemeler var mı?

Kesinlikle hayır, sadece kendi kategorilerinde yarışacaklarsa normal kurallar işliyor. Ama sağlıklı sporcularla yarışacaklarsa, yarıştan önce verilen numaralarda belirgin olacak şekilde bir kulak ve kulağın üzerinden geçen bir çizgi yani işitme engelli ibaresi bulunuyor.

Arkadan gelen rakipler işitme engelli olduğunu anladığı rakiplerini geçerken veya yaklaşırken daha tedbirli ya da dikkatli olmaları konusunda yarıştan önce uyarılıyorlar. Bu kadar.

İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları‘na (Deaflympics) nasıl gittiniz? Hazırlanma süreciniz nasıl geçti, ne gibi engellerle karşılaştınız?

Deaflympics organizasyonu veya ülkemizde gerçekleşen işitme engelliler organizasyonlarına katılabilmeniz için işitme kaybı en az 55 DB (Desibel) ve üstü olmak zorunda. Bu şartı belgelemeniz isteniyor, bir KBB doktoruna gidip işitme testi yaptırıyorsunuz ve işitmenizin eşik değerleri hesaplanarak bir tablo ortaya çıkıyor. O tabloda sağ ve sol kulak işitme kaybınız desibel cinsinden yazılıyor. Bu şekilde bir belgeyi aldıktan sonra bir de UCI lisansı aldım. Sonrasında Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu'na (TİESF) ferdi katılım başvurusu yaparak, başvuruma onay aldım.

Gençlik ve Spor Bakanlığından aldığım bilgiye göre; uluslararası bir organizasyona götürülen bir sporcunun yolluk, konaklama ve yeme içme masrafları tamamen federasyon tarafından karşılanıyor. Ama onun dışındaki bisiklet, yedek malzeme, ihtiyaçlarınızla ilgili federasyon yardımcı olmak veya katkı sağlamak zorunda değil.

Malesef TİESF'nunda "Bisiklet" branşı olmadığı için ben kendi bisikletimle, kendi özel yaptırdığım milli takım formamla ve tamamen kendi imkanlarımla katılım gösterdim. Bu konuda hiçbir kurum, kuruluş, kişiden asla maddi destek görmedim.

Hazırlanma sürecimde federasyonumun görevlendirdiği kendisi de bir dönemler yol bisikleti koşan Berrak Fırat hanım ve kendi çevremden sevip saydığım, değer verdiğim abilerimden yol bisikleti koşan Ercüment Boran ve dağ bisikletçilerimizden Muammer Yıldız ağabeyden fikir ve düzenli antreman programı konusunda çok yardım aldım. Tamamıyla kendi kişisel çabalarımız ve sevenlerimizin dostlarımızın destekleri ve yardımlarıyla hazırlandık.

Bisikletimin yeterli olmadığını düşünüyordum. Karbon kadroya amatör bir maşa. Teknik inişlerimde beni çok aşırı zorluyordu ve tedirgin ediyordu. Bu çok büyük bir problemdi. Daha çok uzun mesafe antremanlarla bacaklarımı açmaya ve kendimi geliştirmeye çalıştım. Samimi olmak gerekirse bu çabalarımız yeterli değildi, ama kendi imkan ve çabalarımızla bir yere kadardı.

Futbolun tek spor olduğu güzel ülkemde, "tarihte ilk defa işitme engelliler olimpiyatlar oyunlarına giden Türk bisikletçi" ünvanıyla cumhurbaşkanlığından ilçe sosyal yardımlaşmaya kadar başvurmadığım yer kalmadı. İki farklı bakanlığın bakanlık müşaviri ve yaşadığım bölgede Samsun İl Gençlik ve Spor Müdürü ile de görüştüm.

Maalesef kötü imkan ve şartlarla oyunlara gittim. 29. oldum. Buna rağmen beni acımasızca eleştirip yerden yere vurmaya çalışanlar oldu. Bugüne kadar görüştüğüm yetki sahibi devlet büyükleri olsun, federasyon başkanları olsun; aklınıza gelebilecek herkesin söz verdiğini, ümit verdiğini ama hepsinin boş çıktığını tüm samimiyetimle söyleyebilirim.

Bir seçim zamanı yaklaştığında ya da 3 Aralık‘ta ve Mayıs ayında gerçekleşen Engelliler Haftası‘nda eline mikrofonu kapıp „biz engellileri şöyle önemsiyoruz böyle önemsiyoruz“ diyenlere sadece gülüyorum.

Ben tamamen gönüllü olarak 5 yıldır işitme engelliler için 10 yıldır da kişisel sporumla mücadele ederek, tek kuruş gelirim bile olmadan, bu kadar çalışmayı, organizasyonu yüreğimin gücüyle yapabiliyorsam, bu insanlara yetkileri olduğu halde masa başında 2 telefon görüşmesi yapmak ya da 2 imza atmak zor geliyor. Neden? Ben buna çok şaşırıyorum , hiçbir şey yapmadıkları yetmezmiş gibi bir de emeklerime hakaret ediyorlar.

Sofya’daki organizasyon nasıldı?

Organizasyon aslında oldukça mükemmeldi, sadece olimpiyat sürecinde hemen hemen tüm branşlarda ve müsabakalarda; deaflympics oyunlarının gerçekleştiği Bulgaristan/ Sofya malesef bu konuda çok sınıfta kaldı diye düşünüyorum.

İki işitme engelli tercümanım dışında hiçbirşeyim yoktu. Yarış yerine ulaşmakta çok büyük sıkıntılar yaşadık. 2 saat taksiyle Sofya yollarında dolaştık durduk. Bisikletimi kendim topladım, tüm aklınıza gelebilecek yedek matarası, lastiği, yemek takviyesi hepsini kendim karşıladım; müthiş bir yorgunlukla girdim.

Yarışa sadece 48 saat kala Ankara‘dan Bulgaristan‘a 19 saatlik bir otobüs yolcuğu gerçekleştirdim ve yarışa 28 saat kala otelime yerleşebildim. Sadece 3 saatlik uyku ile parkur analizine gittik ve bir sonraki yarış sabahı ishal istifra derken tüm vücudum adeta iflas etmenin eşiğindeydi.

Dünyanın en iyi 83 işitme engelli sporcusundan biriyim. Bunu ben bir onur mücadelesi olarak görüyorum artık.

Dünyanın en büyük spor organizasyonuna gitmişim ve ufacık bir destek bile görmemişim. Ben oraya vatanımı , milletimi, bayrağımı en iyi şekilde temsil etmeye gitmiştim. Tek hedefim şampiyonluktu. Tarihe geçmek istiyordum, bu benim en büyük arzumdu.

Biliyorum ki ben oradan şampiyonlukla dönseydim, şimdi nice eşim, dostum, arkadaşım, hiç tanımadığım insanlar, ve dilenciymişim gibi yardım rica ettiğim ama suratıma bile bakmayan spor yöneticilerimiz benim peşimden koşardı, buna eminim. Sadece sevenlerim ve dostlarım bu onur mücadelemde beni çok takdir ettiler ve sağolsunlar yalnız bırakmadılar. Hepsine teşekkür ediyorum.

Bu kadar yorgunluğun üstüne yarış nasıl geçti?

Yol yorgunluğu ve her konu ile bizzat kendim ilgilenmem beni çok yorgun ve bitkin düşürdü. Yarışta tüm varımı yoğumu ortaya koyarak birşeyler yapmaya çalıştım ama daha once belirttigim nedenlerden dolayı 3. turda tüm vücut iflas etti ve bırakmak zorunda kaldım. Gece ve sabah aldığım tüm besin takviyelerim de rahatsızlığımdan dolayı hepsi vücuttan dışarı çıkmış oldu.

Zaten hazırlık sürecimde olsun, çalışmalarımda olsun, beynim asla rahat değildi.Habire bütün problemlerle ve aşamalarla ilgilenmek ve araştırmak zorundaydım. Olimpiyatlara gidiyordum ve çok önemsiyordum. Oradan bir madalya ile dönmeyi çok isterdim. Ama anladım ki bunu sadece ben istiyormuşum. Spora destek oluyoruz diyenlerin hiç de böyle birşey istediğini sanmıyorum.

Antrenmanlarınızı nasıl yapıyorsunuz? Özel bir programınız var mı?

Normalde bildiğiniz üzere antreman konusunda takım antremanı çok önem arzetmekte. Ben de kendi imkanlarımla, elimden geldiğince ağabeylerimin ve antrenörlerimin hazırladığı özel antreman programlarını uygulayarak çalışıyorum.

Olimpiyatlara hazırlık sürecimde malesef federasyonuma başvurduğumda 6 aylık bir süre varken, ilgisizliklerinden dolayı olimpiyatlara 2 ay kala benim herşeyi ayarlamamı ve olimpiyatlara tek başıma hazırlanmamı beklediler ve bu süreçte hiç desteklenmedim.

Türkiye’de İşitme Engelliler Spor Federasyonu’nun (TİESF) bisiklet dalı bulunmuyor. Bu bir eksiklik değil mi? Yasal olarak bu sporu yapmak isteyen engelliler “normal” bisiklet federasyonuna mı bağlılar bu durumda?

TİESF‘de bisiklet branşının bulunmaması müthiş bir eksiklik. Ve bisiklet sporu hakkında hiçbir bilgi de yok. Benim durumumu özetlemek gerekirse; İşitme Engelliler Spor Federasyonu, referans almak için beni Bisiklet Federasyonu'na sormuş. Bisiklet Federasyonu'nun cevabı: Biz öyle bir sporcuyu tanımıyoruz ...“

Hala şaşırıyorum ve gülüyorum buna. Oysa kaç kere federasyona başvuru yaptım, mailler attım. Cevap alamadım bile. Kısacası muhatap alınmıyoruz. Benim en çok rahatsız olduğum konulardan birisidir. Şu anda maalesef Türkiye'de yaşayan işitme engellilerin ülkemizde federasyon çatısı altında bisiklet sporu yapabilecekleri bir ortam yok.

1880'li yıllarda Amerika Galladuet Üniversitesi (dünyada işitme engellilere eğitim veren tek üniversite) çalışanları ve öğrencileri kurdukları bisiklet kulübüyle Dünyadaki İşitme Engellilerin Bisiklet Sporu Tarihi başlamış. Aradan geçen 134 yıl içinde; Türkiye Bisiklet Federasyonu 1923 yılında, Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu 2000 yılında kuruldu, ama hala daha işitme engellilerin bisiklet sporu ile ilgili hiçbir çalışma yapılmadı.

Ben tamamen uluslararası federasyona ve ülkemizdeki işitme engelliler spor federasyonuna ferdi başvuru yaparak katılım gösterdim. Dünyadaki işitme engellilerin bisiklet sporu çalışmaları hemen hemen 2000 yılından beri uluslararası anlamda yapılmakta. Ama katılım sayısı çok az olmaktaydı. Mesela Dağ Bisikleti yarışları... Uluslararası anlamda 2 veya 3 yıllık bir geçmişe sahip. MTB yarışlarında yarışan çocukların yüzde 95‘i yolcu.

Mesela bu olimpiyatlara çok az sayıda bayan sporcu katılım gösterdi; 8 civarında. Benim kendi çabalarımla kurduğum bölgesel işitme engelli bisiklet takımlarında 30 bayan arkadaşımız bulunmaktaydı. Aslında ilgili federasyonlar ve yöneticilerimiz malesef ülke olarak ciddi bir potansiyel olduğumuzun farkında değiller.

Bu sporcular yetiştirilse ve yatırım yapılsa 4 yıl sonra 2017 de Samsun‘da gerçekleşecek olan 23. Deaflympics olimpiyatlarında bu kızlardan mutlaka ilk 3‘te derece yapan çıkabilir.

Türkiye’de İşitme Engelliler Spor Federasyonu’nunda bisiklet branşının olmamasının nedenleri neler?

Olimpiyatlara katıldığımda bana Avrupa Şampiyonası'na otomatik katılma hakkı kazandığımı ve antremanlara sıkı sıkı sarılıp Avrupa Şampiyonası'na tam gaz çalışmamı söylemişlerdi. Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu'na 2013 Kasım ayında Avrupa Şampiyonası 'na katılma talebimi ileten dilekçemi yolladım, olumsuz bile olsa hala daha cevap alabilmiş değilim.

Bu rahatsızlığımı sosyal paylaşım sitesi facebookta arkadaşlarımla paylaştığım zaman, 2-3 aydır resmi dilekçeme cevap bile vermeyen federasyondan bir yetkili 2 dakika içinde telefonuma tehdit mesajı gönderiyor: o yazdıklarını silmezsen seni savcılığa veririm“.

İşitme engelliler spor federasyonu bisiklet sporunun çok masraflı bir spor olduğunu dile getirip bisiklet branşını açmak istemiyor. Zannediyorlar ki tüm sporculara bisikletleri federasyon veya kulüpleri alacak.

Oysa benim bildiğim bir kulübün ya da federasyonun bisiklet ve yedek malzeme sponsoru yoksa her sporcu kendi şahsi bisikletiyle yarışır. Federasyon malesef bunu bilmiyor. Bu yüzdende bisiklet sporuna karşı çok çok uzaklar. 4 yıl boyunca çalışıp çabalıyor başvurular yapıyoruz. 4 yılda açmadılar, bundan sonra da açarlar mı, hiç bilmiyorum.

Paralimpik“ sınıfına girmemekle beraber, Türkiye’de engelli sporcu olmak nasıl bir şey, ne gibi zorluklarınız var, anlatabilir misiniz?

Hiç paralimpik veya deaflympics sporcularının doping yaptığını duydunuz mu? İnanın ki en temiz spor branşları engellilerden ortaya çıkar. Fakat engellilerin yaptığı sportif faaliyetlere pek gereken önem gösterilmiyor. EBFAD bültenlerindeki bir yazımda buna özellikle değindim.

Olimpiyatlardaki birçok sporcumuz neredeyse sıfır çekti, paralimpik sporcular adeta tarih yazdılar ve onların başarılarıyla onurlandık . Engelli sporcular menfaatsiz ilgi ve destek bekliyor. Ben inanıyorum ki işitme engelliler olsun, paralimpik sporcularımız olsun dünyada çok büyük ve sayısız başarılara imza atabilirler.

Türkiye‘de engelli insan demek ön yargılarla ve eleştirilerle mücadele eden insan demek. Bir de bu kişi sporla uğraşıyorsa daha büyük bir mücadele içerisinde demektir. Engellilerin malesef günlük sosyal yaşamda her işi yapabilme şansları yok ve geçimlerini kıt kanaat olduğu kadarıyla sağlamaya çalışıyorlar. Bunca imkansızlık ve büyük problemler içinde bir de sporuna önem verip vaktini, enerjisini harcayan bir sporcu , başarılı olmasına rağmen ödülünü hala daha alamayan nice sporcu tanıyorum.

Kendimden örnek vermek gerekirse; 13 yıldır işitme engelliyim, ailem şu işitme engelime hep sağır kaldı. Sporum yıllarca tüm çevreme sorun oldu, acımasızca eleştirildim, giydigim taytım hep sorun oldu.

Bunca zaman geçti, olimpiyatlara gittim. Herkes bizimle onur gurur duyar oldu. 10 yıl önce „senden bisikletçi olmaz“ diyen adamlar, „ben senin başarılı olacağını biliyordum“ diyor. İnsanlar bana çok yapmacık, samimiyetsiz ve iki yüzlü gibi geliyorlar.

Bir de başarı yolunda ilerlerken düşman da kazanabiliyorsunuz. Genç oluşum ve ses getiren çalışmalar yapmam, başkalarını çok rahatsız ediyor. 3 yılda 5 mahkeme; haksız yere cezalar bile aldım. Daha neler neler. Kaç kere intiharı düşündüm, ne bunalımlar atlattım. Allah kimseye göstermesin. Spordan ve spor ruhundan hiçbirşey anlamayan insanların yalan dolanlarıyla mücadele verdim boş yere. Çok sıkıntılar atlattım. İnşallah bundan sonra temiz ve güzel günler beni bekliyor.

Bundan sonraki planlarınız neler? Seneye düzenlenecek Avrupa Şampiyonası'na onay alamamışsınız. Neler oldu?

Olimpiyatlardan sonra adeta önümün açıldığını düşünüyordum ki, 2014 Avrupa Şampiyonası‘na onay alamadığım zaman tüm hayallerim hüsran oldu. Ben emek verirken tüm geleceğim ve spor kariyerime masasının başından bir başkası karar veriyor. Ne kadar kötü değil mi?

Bana kendimi insan gibi değil, sporcu gibi değil, yarış atı gibi hissettiriyorlar. Bu insanın çok zoruna gidiyor.

2015 te Dünya İşitme Engelliler Bisiklet Şampiyonası var , 2016‘da Avrupa İşitme Engelliler Bisiklet Şampiyonası ve 2017‘de Samsun'da 23. Deaflympics Dünya İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları var. Ben ve benim gibi nice işitme engelli sporcu bisiklet sporu yapmak istiyor. İlgi ve destek bekliyor. Söz istemiyor, çalışma yapılsın istiyor.

Görme engelliler bisiklet takımı kuruldu, olimpiyatlara gittiler. Örneğin Özel Sporcular Dünya Bisiklet Şampiyonası Eylül 2012‘de Konya'da yapıldı. Keşke işitme engelliler de aynı şekilde hatırlansalar.

İşitme engelliler, büyük bir umutla bisiklet sporu çalışmalarının yapılmasını beklemeye devam edecektir.

16.07.2014 - mtbtr.com


Anahtar Kelimeler : Zoruma gitmiyor Gecici Insanların Kalici İzler Bırakması...organ bağış...