İMANIN RÜKÜNLERİ
Hamd ancak Allah’a mahsustur. Nebi ve Rasûllerin sonuncusu Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e, onun ailesine ve ashabına olsun.
Bu, İslam inanç esaslarını kısa, öz ve özet olarak ihtiva eden bir risaledir.
Müslüman’ın İnanç (Akide) Zorunluluğu: İnanç; her Müslüman’ın kalbindeki kesin ve samimi olan imandır. Böyle bir iman zorunlu olarak insanın üzerinde birtakım etki ve oluşumlar meydana getirir. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. İnsan yaratılmış bir varlıktır. Onu düzgün ve dengeli olarak yaratıp sayısız nimetlerle bezeyen büyük bir yaratıcı vardır. O aynı zamanda bütün kainatın yaratıcısı olup kendisinden başka hiçbir ilah ve rab yoktur.
2. İnsanın bir yaratılış gayesi vardır. Bu gaye gereği insan; yalnızca Allah’a ibadet etmeli, yeryüzünün imarı ve insanlığın ıslahı için çalışmalıdır.
3. İnsanın hayat seyri nereyedir? Bu hayattan ve ölümden sonra nereye olacaktır?
4. İman insana kalp huzuru, sekinet ve gönül rahatlığı verir. Onda neşe, hayır, bereket, ümit ve sabır filizlerini yeşertir.
5. İman insanları hayra ve görevlerin ifasına teşvik edip onları zulüm, azgınlık ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yapmaktan sakındırır.
6. İman insanları yardımlaşma, kardeşlik ve dayanışmaya çağırır. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: ﴾ Mü’minler ancak kardeştirler…﴿ (Hucurat 10)
İslam İnanç Esasları: İmanın şu altı rüknünden oluşmaktadır: 1. Allah’a iman, 2. Meleklere iman, 3. Kitaplara iman, 4. Rasûllere iman, 5. Ahiret gününe iman, 6. Kaderin hayır ve şerlisinin Allah’tan olduğuna iman.
1. ALLAH’A İMAN
a) Allah’a İman Nedir? Allah’ın varlığını kesin olarak tasdik etmektir. Her şeyi yaratan, kainatı yöneten O’dur. Ortağı yoktur, tektir. Hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu yegane varlıktır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Eşi, benzeri ve dengi yoktur. Kemal, olgunluk ve yücelik sıfatlarına sahiptir. Her türlü kusur ve noksanlıklardan uzaktır. Bunun için ibadete hak sahibi olan yalnızca O’dur. O’ndan başkasına ibadet, şirk ve sapıklıktır.
b) Allah’a İmanın Temel Unsurları: Hem dünyada hem de ahirette sahibine fayda verecek olan imanın üç temel unsuru vardır:
1. Kalp İle Tasdik: İmanın aslıdır. Kişiyi mü'min yapar.
2. Dil İle İkrar: Kişi Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in O’nun elçisi olduğuna dili ile şahitlik etmelidir. Böylece kalbi ile inandığını dili ile izhar etmiş olur.
3. Amel: Kişi farzları eda etmeli, haram ve yasakları terk etmeli ve İslam ahlakıyla ahlaklanmalıdır. Bu da kişinin imanının doğruluğunun ve tam oluşunun delilidir.
c) İman Sabit midir Yoksa Artar ve Eksilir mi? İman ibadet ve itaatlerle artar, masiyet ve günahlarla eksilir. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾…İman edenlerin imanlarını artırsın…﴿ (Müddesir 31)
d) Allah’ın Varlığının Delilleri: Bu hususta birçok deliller vardır. Bir kaçı şunlardır:
1. Fıtrat (Yaratılış, Mizaç, Tabiat): Buna göre inkar edenler de dahil her insanın yapısında Allah’ın varlığına dair gizli bir olgu mevcuttur. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: ﴾ Kendileri de bunlara yakînen inandıkları halde zulüm ve kibirlerinden dolayı onları inkar ettiler…﴿ (Neml 14)
2. Akıl: Aklı olan herkes bu kainatın bir yaratıcısı ve yöneticisi olduğunu bilir. Bu sebeple âkil olan bilim adamları ve düşünürler Allah’ın varlığına inanırlar.
3. Mahlukat (Yaratılmışlar): Şu alemde görünen büyük küçük her şey o büyük yaratıcıya delalet eder. Hayatta gördüğümüz araba, uçak gibi her çeşit cihazın mucidi ve yapıcısı vardır. Öyleyse bu koca kainatın elbette bir mucidi ve yaratıcısı vardır. Sade bir hayat süren mütevazi bir Müslüman’a Allah’ın varlığı hakkında soru sorulunca şöyle demiş: “Deve dışkısı deveye, ayak izi bir yürüyene delalet eder.Öyleyse burçlar sahibi olan gökler, yollar sahibi olan yerler ve dalgalar sahibi olan denizler Latif ve Habîr olan, her şeyi bilen ve her şeyden haberi olan Allah’a delalet etmez mi?”
4. Muhkem ve Sağlamlık: Yaratılan her şeyde ve yapılan her işte sağlamlık, ince ve harika bir sanat eseri bulunması da Allah’ın varlığının delillerindendir. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: ﴾ (Bu) her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O yaptıklarınızdan haberdardır.﴿ (Neml 88)
5. Tesadüfün İmkansızlığı: Asırlardır akıllara hayranlık veren bir uyum ve nizam içerisinde devam ede gelen böyle bir alemin tesadüfen ortaya çıkmış olması _bir örneği olmaması sebebiyle_ imkansızdır. O halde mahlukatı yaratan ve kainatı yöneten Allah’tır. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾ Andolsun Biz insanı çamurdan bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargahta nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Ardından alakayı bir parçacık et (mudga) haline soktuk, o eti kemiğe (iskelete) çevirdik ve o kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratılışla inşa ettik (insan haline getirdik). Yaratanların en iyisi olan Allah ne yücedir!﴿ (Mü’minun 12-14)
e) Allah’a İmanın Faydaları: Bir çok faydası bulunmakla beraber birkaçı şunlardır:
1. İmanın artması, 2. Salih ameller işleyip kötü işlerden uzak olmak, 3. Ruh zindeliği ve kalp huzuru, 4. Allah’tan başkasına kulluktan kurtuluş.
TEVHİD VE ÇEŞİTLERİ:
a) Tevhid Nedir? Kısımları Nelerdir? İbadet, itaat ve boyun eğmede Allah’ı birlemektir. Üç kısmı vardır:
1. Rab Olarak Allah’ı Birlemek: Bu; yaratan, rızık ve hayat veren, öldüren, fayda ve zarar veren ve bu kainatı idare edenin yalnızca Allahu Teâlâ olduğuna inanmaktır. Kişinin mü’min olabilmesi için bu yeterli olmayıp bilakis bundan sonraki diğer iki çeşit tevhid inancına da sahip olmalıdır.
2. İlah Olarak Allah’ı Birlemek: Bu; kurban, adak, dua ve korku gibi hususlarda ve ibadet hususunda Allah’ı birleyip hiçbir surette Allah’tan başkasına ibadet etmemektir.
3. İsim ve Sıfatlarda Allah’ı Birlemek: Yüce Allah’ın kendi zatını ve Rasûlü’nün O’nu vasfettiği isim ve sıfatlar ile O’nu vasfetmek,Allah’ın kendisinden, Rasûlü’nün O’ndan nefyettiği şeyleri de nefyetmektir. Allahu Teâlâ bütün noksanlıklardan münezzeh olup zatında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde ortağı yoktur. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.
b) Şirk ve Kısımları: Başlıca iki kısımdır:
1. Allah’a rububiyette ortak koşmaktır. Bu kişinin mahlukatın bir kısmının yaratılmasında ve yönetiminde Allah’ın ortağı olmasına inanmasıdır.
2. Allah’a ibadette ortak koşmaktır ki; bu da kendi arasında büyük ve küçük şirk olarak iki kısımdır.
(a) Büyük Şirk: Kulun Allah’tan başkasına dua etmesi, yahut Allah’tan başkasından medet umması, yahut Allah’tan başkasına tevekkül edip güvenerek bir şekilde Allah’tan başkasına ibadet etmesidir. Bu durum sahibini dinden çıkarıp müşrik ve kafir olarak ebedi cehenneme sürükler.
(b) Küçük Şirk: Bu ise Allah’tan başkası adına yemin etmek, riya ve gösteriş yapmak, kabirleri mescit haline getirmek gibi büyük şirke vesile olacak her türlü söz ve davranışlardır. Bu kişi bu hareketleriyle dinden çıkmaz, ancak büyük günah işlemiş sayılır.
c) Büyük Şirkin Tehlikesi: *Bu, kişiyi İslam dininden çıkarıp küfre düşürür. Bu hal üzere ölen kişiyi Allahu Teâlâ affetmez. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾ Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar…﴿ (Nisa 48)
*Şirk, sahibini kafirlerle beraber ebedi cehenneme sürükler. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾…Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar. Artık onun yeri ateştir…﴿ (Maide 72)
*Şirk, kişinin bütün amellerini yok eder. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾…Andolsun Allah’a ortak koşarsan işlerin mutlaka boşa gider ve hüsrana düşenlerden olursun.﴿ (Zümer 65)
2. MELEKLERE İMAN
Melekler gözle görülmeyen nurani varlıklar olup hakikatini ancak Allah’ın bildiği bir takım kıymetli kullardır. Allah’a isyan etmezler, memur oldukları görevleri yerine getirirler. Allahu Teâlâ onları birçok hikmetler için yaratmıştır.
a) Meleklerin Vazifeleri: Melekler çeşit çeşit olup değişik vazifeleri vardır:
1. Bunlardan birincisi peygamberlere vahiy getirmekle görevli olan Cebrail (Aleyhi's-Selam) olup meleklerin en üstünü ve en büyüğüdür.
2. Bazıları ölüm anında insanların ruhunu almakla görevlidir. Bunlar ölüm meleği ve yardımcılarıdır.
3. Diğeri Sûr’a üfürmekle görevli olan İsrafil (Aleyhi's-Selam) dir. İki defa Sûr’a üfürecektir. İlkinde bütün canlılar ölecek, ikincisinde ise hesap için bütün ölüler dirilecektir.
4. Bir diğeri ise tabiat olaylarını sevk ve idare etmekle görevli olan Mikail (Aleyhi's-Selam) dir.
5. Bazıları cennet ve cehennemle görevlidir.
6. Bazıları ise insanların söz ve davranışlarını yazan Kiramen Katibin (Şerefli Yazıcılar) dir.
7. Diğer bazıları da insanları her ortamda ve daima koruyan Hafaza (Koruyucu) Melekleridir.
8. Diğer ikisi de öldükten sonra kabirde kişiye ‘Rabbin kim?’ ‘Dinin ne?’ ‘Peygamberin kimdir?’ şeklinde sorular soracak olan Münker ve Nekir ismindeki sorgu melekleridir. Meleklere imandan maksat, onların varlıklarına ve sahip oldukları sıfat ve işlere inanmaktır.
b) Meleklere İnanmanın Sonuçları: 1. Bu çeşit güçlü varlıkları yaratmaya kadir olan Allahu Teâlâ’nın kudret ve azametini bilmek, 2. Koruma ve himayeleriyle ve mü’minlere dua ve istiğfar etmeleriyle onların varlıklarından faydalanmak, 3. Taate arzulu olup masiyetten uzak olmak. Çünkü Allah tarafından görevlendirilen melekler vasıtasıyla söz ve davranışların tesbit ve kontrol edildiği şuuru, kişiyi taate sevk eder ve masiyetten uzaklaştırır. 4. Allahu Teâlâ’nın melekler vasıtasıyla kişiyi koruyup kollama lütfuna şükretmesine sebep olur. 5. Melekleri sevmekle imanın artması, 6. Ölüm meleğini, cennet ve cehennem meleklerini hatırlamakla ahirete hazırlıklı olmaktır.
3. SEMAVİ KİTAPLARA İMAN
Müslüman kısaca Allahu Teâlâ’nın insanlara duyurmak üzere peygamberlere bir takım kitaplar indirdiğine inanır. Ayrıca Allahu Teâlâ’nın beyan ettiği şekliyle bütün detaylara da inanmalıdır.
a) Bu Kitapların Muhteva ve İçeriği: Allah’ın birliğine, Allah’a ibadete, Allah’a ve ahiret gününe iman etmeye davet edip güzel ahlaka ve üstün amellere teşvik etmekte ve kötü ahlak ile kötü amellerden sakındırmaktadır.
b) Kur’an’da İsmi Geçen Semavi Kitaplar: 1. Kur’an-ı Kerim; Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e, 2. Tevrat; Musa (Aleyhi's-Selam) a, 3. Zebur; Davud (Aleyhi's-Selam) a, 4. İncil; İsa (Aleyhi's-Selam) a, 5. Birtakım sayfalar da İbrahim ve Musa (Aleyhime's-Selam) ya indirilmiştir.
c) Kitaplara İmanın Muhtevası: Bu kitaplar Allah’ın, peygamberlerine indirdiği kelamıdır. Bu kitaplar vasıtasıyla bize intikal eden sahih haberleri tasdik ederiz. Kur’an, bunların en üstünü ve sonuncusu, onları tasdik eder mahiyette hükümran olup kendinden öncekilerin hükmünü kaldırmıştır. Bütün insanlığın Kur’an’a ve Peygamber’in sünnetine uyması farzdır.
Diğer semavi kitaplarda bazı tahrifat, değişiklik ve eksiklik meydana gelmiştir. Kur’an’a gelince O, Allah’ın değişmeyen ve değiştirilemeyecek olan kelamıdır. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: ﴾ Zikri (Kur’an’ı) kesinlikle biz indirdik, elbette O’nu yine biz koruyacağız.﴿ (Hicr 9)
d) Kitaplara İnanmanın Sonuçları: 1. Hakkı batıldan ayırt eden kitaplar indiren Allah’ın kullarına olan merhametini bilmek,
2. Her millet ve her ümmetin kendi durumlarına uygun birtakım şeriat ve yasalar koyan Allah’ın sonsuz hikmet ve kudretini bilmek,
3. Gönderilen bu semavi kitapların sonuncusu olan Kur’an-ı Kerim’e uymakla hidayete ulaşmak,
4. Kur’an okumak ve O’nun hüküm ve tavsiyeleriyle amel ederek Allah’a yakınlık sağlamak.
e) Semavi Kitapların Bazısına İnanıp Bazısına İnanmamanın Hükmü: Bazısına inanıp bazısına inanmayanın imanı kabul edilmez. Bilakis bu kişi bütün kitapları inkar etmiş sayılır.
f) Önceki Kitapların Tahrif Edildiklerine Dair Deliller:
1. Allahu Teâlâ Kur’an’ı koruma, kefalet ve himayesine aldığı gibi diğer kitapları koruma altına almamıştır.
2. Kur’an’dan önceki kitaplar peygamberlerinden sonra bir dönem kaybolmuş, bazı hükümler zayi olmuş, daha sonra devrin alimleri tarafından yeniden yazılmış; bu suretle kendilerinde birtakım tahrifat, değişiklik ve bozulmalar meydana gelmiştir.
3. Önceki kitaplar elde mevcut olan şekliyle kendi içerisinde tam bir çelişki içerisindedir.
4. Önceki kitaplarda Allahu Teâlâ’ya birtakım kusur ve noksanlıklar nispet edilmektedir.
5. Yine onlarda peygamberlere iftira edilmekte, onlara birtakım büyük günahlar ve hayasızlıklar nispet edilmektedir.
e) Kur’an’da Herhangi Bir Tahrifat Olmadığının Delilleri:
1. Allahu Teâlâ Kur’an-ı Kerim’i kendi koruma ve güvencesine almıştır.
2. Müslümanlar Kur’an’ın indirildiği günden itibaren günümüze, bugünden de kaldırılacağı güne kadar korunabilmesi için hafızlık müessesesi kurmuşlar, her devirde hafızlar yetiştirerek Kur’an’ı gönüllerde korumuşlar ve O’nu tek bir kitap haline getirerek korunmasını sağlamışlardır.
3. Kur’an-ı Kerim kendi içerisinde tam bir uyum arz etmekte ve kendisinde hiçbir çelişki bulunmamaktadır.
4. Kur’an-ı Kerim gelecekte ortaya çıkacak birçok olaya dikkat çekmiş ve zaman O’nu haklı çıkarmıştır. Aynı zamanda O’nunla bilim arasında bir çatışma söz konusu değildir.
f) Kur’an’a Karşı Başlıca Görevlerimiz:
1. Rabbimizin kelamı olan Kur’an’ı sevmek ve O’na tazimde bulunmak,
2. O’nu okumak, ezberlemek ve ayetlerini düşünmek suretiyle Allah’a ibadet etmek,
3. Hükümleriyle amel etmek, ahlakıyla ahlaklanmak ve tavsiye ettiği edebi takınmak,
4. Hayatımızın her safhasında O’na müracaat etmek ve her konuda O’nu hakem kabul etmek.
4.PEYGAMBERLERE İMAN
Allahu Teâlâ’nın, kulların hidayetine vesile olmaları için göndermiş olduğu bütün nebi ve rasûllere inanmak farzdır. Rasûllerin ilki Nuh (Aleyhi's-Selam), sonuncusu da Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dir.
a) Peygamberlerin Sıfat ve Özellikleri: Onlar insanların en hayırlıları ve seçkin şahsiyetleridir. Bazıları diğer bazısından üstündür. En üstün olanları Ulu’l-Azm diye nitelenen şeraitlerinin tebliğ ve tesisinde büyük gayret sarf etmiş, ortaya çıkan güçlüklere ve düşmanlıklara göğüs germiş olan Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed (Aleyhimu's-Salatu ve’s-Selam) dir. Bunlar arasında en üstün olanı ise İslam Dini’nin peygamberi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dir.
Peygamberler diğer inanlar gibi beşer ve mahluk olup kendilerine ibadet etmek ve yardım istemek caiz değildir. Çünkü onlar da diğer insanlar gibi yerler, içerler, hastalanır ve ecelleri gelince ölürler. Bize vacip olan ise onları sevmek, onlara uymak ve yardım etmek, düşmanlarından da uzak durmaktır.
b) Peygamberlere İnanmanın İçeriği: Onların risalet ve peygamberliğine onlar hakkındaki haberlere inanmayı ihtiva eder. Ayrıca peygamberlerin sonuncusu olan ve bütün insanlığa hidayet rehberi olarak gönderilen Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in getirdiği İslam şeriatıyla amel etmeyi ihtiva eder.
c) Peygamberlere İnanmanın Sonuçları: 1. Onları sevmek ve onlara uymakla Allah’a yakınlık sağlamak, 2. Peygamber göndermesi sebebiyle Allah’ın kullarına olan merhamet ve ihsanını bilmek, 3. Peygamberlerin kıssalarından ibret, öğüt ve ders almak.
d) Peygamberimizden Sonra Peygamberlik İddia Edenin Hükmü: Bu kişi kafirdir. Kur’an ve sünneti inkar etmiş ve Allah’a iftira etmiştir.
e) Peygamberlerin Bazısına İnanıp Bazısını İnkar Edenin Hükmü: Bu kişi de kafirdir. Kur’an, sünnet ve diğer semavi kitapları inkar etmiştir. Çünkü onlardan birini dahi inkar eden hepsini inkar etmiş sayılmaktadır. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾ Allah’ı ve rasûllerini inkar edenler ve Allah ile rasûllerini birbirinden ayırmak isteyip ‘Bir kısmına iman eder ama bir kısmına inanmayız’ diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler var ya işte onlar kafirlerin ta kendileridir.﴿ (Nisa 150-151)
5. AHİRET GÜNÜNE İMAN
Müslüman ahiret gününe inanır. Bu Allahu Teâlâ’nın insanları kıyamet gününde hesap ve ceza için dirilteceği gündür.
a) Ahirete İnanmanın Muhtevası: 1. Allahu Teâlâ’nın bütün ölüleri ruh ve bedenleriyle birlikte kabirlerinden dirilteceğine inanmayı ihtiva eder.
2. İnsanların kabirlerinden dirilişinden sonra toplanmaları demek olan haşr ve mahşere inanmaktır.
3. İyilik edenin iyilikle, kötülük edenin de kötülükle karşılık göreceği hesap ve cezaya inanmaktır.
4. Cennet ve cehenneme inanmaktır. Cennet, Allah’a itaat edip peygamberlere ittiba eden muttaki kulların saadet yurdudur. Cehennem ise, Allah’ı inkar edip peygamberlere isyan eden kafir ve zalimlerin ceza yeridir.
5. Ahirete inanmak ayrıca şu hususlar ile de alakalıdır:
(a) Güneşin batıdan doğması, Dabbetü’l-Arz denen bir hayvanın ortaya çıkması ve Deccal’in ortaya çıkması gibi kıyametten önce birtakım alametlerini tasdik etmek,
(b) Kabir azabı ve nimeti, kabrin fitnesi ve Münker ile Nekir’in sorgusu gibi hususları tasdik etmek,
(c) Mizan, Havz-ı Kevser, Sırat, şefaat ve ahirette mü’minlerin Allahu Teâlâ’yı görmeleri gibi hususları tasdik etmek.
b) Ahirete İmanın Sonuçları: 1. Allah’a karşı saygılı olup her an O’nun murakabe ve gözetiminde olduğu bilincinde olma, 2. Allah’a itaat edip O’na isyandan uzak durmak, 3. Tevbe ve nefis muhasebesi ile her an o güne hazırlıklı olmak, 4. Sıkıntı ve meşakkatlere katlanarak Allah’tan ecir ve sevap beklemek, 5. Kişinin başkalarına zulüm ve haksızlık yapmayı terk etmesi.
6. KADERE İMAN
Şu kainatta olup biten her şeyin Allahu Teâlâ’nın ezeldeki ilim ve takdirine uygun olarak cereyan ettiğini kesin olarak tasdik etmektir. Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz.
a) Kaderin Mertebeleri: Dört mertebesi vardır:
1. İlim: Allahu Teâlâ olmuş ve olacak her şeyi olmadan önce bilir. O’na küçük büyük hiçbir şey gizli kalmaz.
2. Yazı: Allahu Teâlâ olmuş ve olacak bütün söz, davranış, hal hareketleri kendi katında bir kitapta yazmıştır.
3. İrade: Kainatta meydana gelen her şey Allah’ın dilemesi ve iradesi iledir.
4. Yaratma ve Kudret: Ortaya çıkan her şey Allahu Teâlâ’nın yaratması ve kudreti iledir. O’nun ortağı yoktur.
b) Her Şey Ezelde Takdir Edilip Yazıldığına Göre Kişi Ne Yapmalıdır? Her şeyin ezelde takdir edilip yazılmış olması kişinin ameli terk edip boş boş oturması demek değildir. Çünkü kişi kendisi için ne takdir edilip yazıldığını yani kaderini bilemez. Allahu Teâlâ insana irade, kudret, faydalıyı faydasızdan ayırma gücü vermiştir. Öyleyse insan Allah’a itaat etmeli, kaderi bahane ederek O’na isyan etmemelidir. Aynı şekilde sebeplere sarılarak dünya ve ahiretine faydalı olan işlere koşmalı, bütün bu hususlarda Allah’a tevekkül edip O’na sığınmalıdır.
c) Kadere İmanın Sonuçları: 1. Ruh zindeliği, kalp huzuru, gönül rahatlığı, 2. Allah’a imanın artması, artması, 3. Allah’ın taksimine razı olup haset ve çekememezlik yapmamak, kanaat etmek, 4. Her türlü zorluk ve sıkıntılara göğüs gerip sabır ve sebat etmek.
alıntı