*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: GEBELİKTE KANAMA İLK 20 HAFTALIK DÖNEM  (Okunma sayısı 1248 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18908
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
GEBELİKTE KANAMA İLK 20 HAFTALIK DÖNEM
« : Aralık 28, 2017, 02:17:47 ÖÖ »
GEBELİKTE KANAMA (İLK 20 HAFTALIK DÖNEM)
 
Gebeliğin hangi haftasında meydana gelirse gelsin vajinal kanama mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur. Kanamanın çok hafif olması ya da bir süre sonra kendiliğinden kesilmesi doktor kontrolünden vazgeçmek için bir neden teşkil etmemelidir.

GİRİŞ

Gebelikte ortaya çıkan kanamanın nedeni basit bir serviks enfeksiyonu olabileceği gibi, ablatio placenta ya da placenta previa gibi anne adayı ve bebek açısından hayati tehlike taşıyan bir durum olabilir.

Gebeliğin ilk yarısında meydana gelen kanamalarda düşük tehdidi veya düşük, dış gebelik veya mol gebeliği söz konusu olabilir. Serviks lezyonları (enfeksiyonlar, erozyon (yara), CIN (servikste kanser öncüsü lezyonlar) gibi durumlar) özellikle cinsel ilişki sonrasında tahrişe bağlı olarak kanamaya neden olurlar.

Bazı durumlarda idrar yollarından gelen bir kanama ya da hemoroid (basur) nedeniyle oluşan bir rektal kanama (makattan gelen kanama) anne adayı tarafından vajinal kanama sanılabilir.

Gebeliğin birinci yarısında ortaya çıkan kanamaların değerlendirilmesinde ve tedavisinde fetus henüz yaşama sınırına ulaşmadığından tedavinin tek odağı anne adayının hayatının korunmasıdır. Gebeliğin ikinci yarısında ve özellikle de 28. gebelik haftasından sonra ortaya çıkan kanamaların değerlendirilmesi ve tedavisinde ise anne adayının hayatının korunması birinci planda olmakla beraber, fetusun sağlık durumu da yeni bir odak noktası teşkil eder.

Gebeliğin birinci yarısında meydana gelen kanamalar

Düşük tehdidi ve düşük

Gebeliğin özellikle ilk 12 haftası düşüklerin en sık görüldüğü dönemdir. Ağrıyla birlikte ya da tek başına olan bir kanama özellikle parça düşürme sözkonusuysa düşük habercisidir. Yapılan muayene ve ultrasonda bebek canlı ve serviks kapalı ise düşük tehdidi'nden bahsedilir. Düşük tehdidi düşük olup olmayacağının belirsiz olduğunu ifade etmek için kullanılan bir terimdir.

Dış gebelik

Gebelik ürününün uterus dışında bir yerde yerleşmesi durumunda dış gebelik'ten bahsedilir. Dış gebelik en sık tüplerde yerleşir. Gebeliğin yerleştiği bölge bebeğin büyümesiyle birlikte gerilmeye başlar. Özellikle tüpler gerilmeye çok dayanıklı olmayan yapılar olduklarından bir süre sonra yırtılırlar ve hem karıniçine hem de vajinadan dışarıya kanama başlar. Bilinen bir gebelikle ya da adet gecikmesiyle beraber şiddetli ağrı, kansızlık belirtileri (bayılma, solukluk, halsizlik) ve vajinal kanama durumlarında dış gebelik söz konusu olabilir.[Konuyla ilgili ayrıntı]

Mol gebeliği

Anormal bir gebelik şekli olan mol gebeliğinde uterus içi üzüm salkımı benzeri yapılarla doludur. Genellikle erken dönemlerden itibaren vajinal kanama gözlenir. Kanama ve beraberinde üzüm tanesi gibi parçalar düşürülmesi mol gebeliğini akla getirir.[Konuyla ilgili ayrıntı]

Serviks problemleri

Serviks bazı enfeksiyonlar, kanser öncüsü lezyonlar ya da erozyon ("yara") gibi olaylara bağlı olarak çok hassas bir dokuya dönüşebilir. Bu durumlarda özellikle cinsel ilişki sonrası ve nadiren kendiliğinden kanama ortaya çıkabilir.

Gebeliğin hangi döneminde olursa olsun kanama ortaya çıktığında mutlaka spekulum muayenesi ile serviksin değerlendirilmesi büyük önem taşır. Spekulum muayenesinin kendisinin düşüğe ya da erken doğuma neden olduğuna dair bir bilimsel veri yoktur.

İdrar yolu problemleri

İdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarında taş, polip gibi oluşumlar, böbrek kisti gibi durumlar idrarla birlikte kanama gelmesine neden olabilir. Bu kanama anne adayı tarafından vajinadan geliyor sanılabilir.

Rektal kanama (kalınbarsaklardan gelen kanama)

Hemoroid (basur) gebelerde sıklıkla rastlanan bir durumdur. Ağrı yanında kanama belirtisi yaptığında anne adayı kanın vajinadan geldiğini sanabilir.

Gebeliğin ikinci yarısında meydana gelen kanamalar

GEBELİKTE KANAMA (GEBELİĞİN İKİNCİ YARISI)
 
Gebeliğin hangi haftasında meydana gelirse gelsin vajinal kanama mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur. Kanamanın çok hafif olması ya da bir süre sonra kendiliğinden kesilmesi doktor kontrolünden vazgeçmek için bir neden teşkil etmemelidir.

Gebeliğin ikinci yarısında meydana gelen kanamalar

20. gebelik haftasından sonra tüm gebelerin yaklaşık %4'ünde değişen şiddetlerde vajinal kanama meydana gelir. Bu dönemde meydana gelen kanamalarda en sık görülen nedenler placenta previa (plasentanın doğum kanalı girişini tıkaması) ve ablatio placenta'dır (plasentanın bebek doğmadan önce ayrılmaya başlaması). Diğer nedenler arasında ise yine servikse ait lezyonlar ve idrar yollarından ya da hemoroide bağlı meydana gelen kanamalar yer alır.

Nadir görülen nedenler arasında ise vasa previa (kordona ait damarların doğum kanalının girişinde yeralması) ve marjinal sinüs rüptürü (plasentanın en uç noktasından hafifçe ayrılması) yer alır.

Nişan gelmesi olarak adlandırılan durum ise hafif kanamayla birlikte sümüksü bir akıntı gelmesi şeklindedir ve doğuma yakın dönemde serviks tıkacının atılmasından ibarettir.

Kanama ile başvuran anne adayında yapılan değerlendirme

Gebelikte kanama her zaman ciddi bir durumdur ve kanama ile başvuran gebelere her zaman muayenede öncelik tanınır.

Gebeliğin ikinci yarısındaki kanamalarda anne adayı hemen her durumda hastanede yatırılarak izlenir.

İlk işlem her gebelik muayenesinde olduğu gibi genel bir muayeneden ibarettir.

Daha sonra kanamanın kaynağını belirlemek için genellikle bir ultrason incelemesi yapılır. Placenta previa ultrasonda kolay saptanabilen bir durumdur. Ultrasonda gebelik haftası, bebeğin anomalisi olup olmadığı ve yaşayıp yaşamadığı belirlenir.

Aynı anda anne adayının ne kadar kan kaybettiğini belirlemeye yönelik olarak bazı kan tetikleri yapılır, kan grubu belirlenir, genel durum değerlendirilir, tansiyon takibine alınır, damar yoluyla sıvı verilir.

İdrar çıkışı vücuttaki kan kaybıyla doğru orantılı olarak azaldığından ciddi kanamalarda verilen sıvı tedavisinin yeterliliğini değerlendirmek amacıyla genellikle idrar sondası takılarak takip yapılır.

Anne adayının durumu kontrol altına alındıktan hemen sonra bebeğin durumu değerlendirilir. 28. gebelik haftasının üzerinde CTG cihazı ile fetal distres aranır ve gerekirse acil doğum için hazırlık yapılır.

Çok şiddetli kan kayıplarında genellikle kan transfuzyonu (kan nakli) yapılır. Kan transfuzyonu hayat kurtarıcı bir müdahale olmasına karşın bazı riskleri de beraberinde getirir.

Kan kaybının tehlikeleri

Kan kaybı belli bir dereceye kadar vücudun refleks olarak aldığı çeşitli önlemlerle tolere edilir. Bu yüzden kan bağışı gibi durumlarda verilen 500 mililitre kanın sağlıklı bir insan üzerinde hiç bir olumsuz etkisi yoktur.

Gebelik esnasında kan hacmi yaklaşık %50 artar. Bu nedenle gebelikte meydana gelen kanamalarda nispeten fazla miktarlarda kan kaybı bile hiçbir belirti vermeyebilir.

Kan kaybı belli bir miktarı aştığında vücutta bazı refleks mekanizmalar devreye girer. Bu refleks mekanizmaların amacı yaşamsal organlar olan beyin ve kalbe giden kan miktarı ve oksijeni yeterli sınırlarda tutmaktır. Bu amaçla ilk önce kalp atım hızı artar. Böylece varolan kan daha fazla çalıştırılarak sorun giderilmeye çalışılır. Daha ileri aşamalarda idrarla atılan sıvı azaltılır. Bunun amacı da damariçi sıvı miktarını sabit tutmaktır.

Kan kaybının devam etmesi durumunda belli bir aşamadan sonra vücudun alabileceği önlemler biter. Tansiyon düşmeye başlar. Soğuk terleme, ağız kuruluğu, nabzın ileri derecede hızlanması, tansiyonun düşmeye devam etmesi gibi belirtiler şok gelişmekte olduğuna işaret eder. Preşok (şoköncesi) adı verilen bu dönemde vücut dışarıdan yardım beklemektedir. Sıvı tedavisi ve kan nakli yapılmazsa hasta şoka girer.

Şok vücudun aldığı önlemlerin yetersizliğinin bir ifadesidir. Kan hacminin yetersiz olması organlara giden oksijeni azalttığından başta böbrekler olmak üzere tüm organlarda yetersizlikler ortaya çıkmaya başlar. Plasentaya giden kan azaldığında fetal distres veya fetal ölüm ortaya çıkabilir. Organ yetersizliği ilerlediğinde tedavi edilmezse hasta ölebilir. Bu yetersizlikler ortaya çıkmaya başladığında tedavi başlatılsa bile organ yetersizlikleri tümüyle engellenemeyebilir. Özellikle böbrekler kansızlığa çok duyarlı organlar olduklarından hayatı kurtarılan hastalarda kalıcı böbrek yetersizlikleri görülebilir.

Tüm bu nedenlerle kanaması olan anne adayları dikkatlice değerlendirilir ve hem bebeğin hem de annenin hayati tehlikesi gözönünde bulundurularak bir an önce tedaviye başlanır. Bir yandan eksilen kan yerine konur öte yandan kanamaya yol açan etken (placenta previa gibi) ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Placenta Previa (Plasentanın doğum kanalının girişini tıkaması)

GEBELİKTE KANAMA (PLACENTA PREVİA)
 
Gebeliğin hangi haftasında meydana gelirse gelsin vajinal kanama mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur. Kanamanın çok hafif olması ya da bir süre sonra kendiliğinden kesilmesi doktor kontrolünden vazgeçmek için bir neden teşkil etmemelidir.

Placenta Previa (Plasentanın doğum kanalının girişini tıkaması)

Tanım

Gebe uterusunun serviksle birleştiği bölgeye alt segment adı verilir. Bu bölge uterus kaslarının bittiği ve serviks bağdokusun başladığı arabölgedir. Bu ara bölgede ilerleyen gebelikle çok önemli değişiklikler meydana gelir. Uterus büyüdükçe alt segment gevşer ve serviksin yumuşamasına katkıda bulunur. Doğum eylemi başladığında bu bölgedeki gevşeme en üst seviyeye ulaşır.

Normal şartlarda uterusun yukarı kısımlarında yerleşen ve gelişen plasentanın çeşitli nedenlerle alt segmente yerleşmesi placenta previa (plasenta prevya okunur) olarak tanımlanır. Placenta previa'nın en büyük tehlikesi ciddi olabilen kanamalara yolaçması ve bebeğin doğum kanalına girmesine engel olmasıdır.

Plasenta previa alt segmenti kısmen ya da tümüyle kapatarak bebeğin uterustan doğum kanalına girmesine engel olur. Bu durumlarda doğum eylemi başladığında doğum kanalına giremeyen bebeğin doğumu yanlızca sezeryanla gerçekleşebilir.

Alt segmentin gelişme ve yumuşama sürecinde plasentanın alt yüzünde bulunan damar uçları açıkta kadığında kanama başlar. Alt segment yumuşaması ne kadar fazla ve ne kadar hızlı olursa (doğum eylemi başlaması bu süreci çok hızlandırır) kanama da o kadar şiddetli olur. Plasenta alt segmentin üzerine tümüyle oturmuşsa hayatı tehdit eden kanamalar ortaya çıkabilir.

Bazı gebeliklerde erken dönemlerde servikse yakın bir yerleşim gösteren plasenta uterusun büyümesiyle serviksten uzaklaşabilir. Bu yüzden placenta previa tanısı genellikle 28. haftadan sonra kesinleşir.

Placenta previa kimlerde ve neden olur?

İmplantasyon (döllenen yumurtanın uterusa yerleşimi) uterusun en verimli ve en uygun bölgesinde gerçekleşir. Genellikle çok geniş bir endometrium alanında embriyonun yerleşecek bir yer bulması çok zor olmaz. Ancak daha önceden geçirilen şiddetli endometritler (endometrium (rahim iç tabakası) enfeksiyonları), endometriumun yapısını bozan myom gibi tümörler ya da çok fazla sayıda doğum ya da kürtaj endometriumun bazı alanlarını embryonun yerleşmesine elverişsiz hale getirir.

Endometriumda kendine yerleşecek yer arayan embryo son çare olarak uterusun en alt kısmına kadar gider ve gebeliğin ileri dönemlerinde alt segment haline gelecek yerde yerleşerek büyümeye başlar. Servikal kanala yakınlığına göre kanalın girişini kısmen ya da tam kapatacak şekilde yerleşim gösterdiğinde placenta previa meydana gelir.

Plasenta previa her gebelikte ortaya çıkabilir. Ancak özellikle aşağıdaki risk faktörlerini taşıyanlarda daha sık gözlenir:

çok sayıda doğum yapmış olanlar;

düşük ve kürtaj sayısı fazla olanlar;

çoğul gebelik taşıyanlar;

iki gebelik arası süresi kısa olanlar;

uterusa ait tümörleri olanlar (myom-özellikle endometrium tabakasına yakın yerleşim gösteren submüköz tipte olanlar);

uterusta doğumsal bazı gelişim kusurları olanlar;

geçirilmiş endometrit öyküsü olanlar;

ileri anne yaşı olanlar;

şiddetli kansızlığı olanlar;

fetusun uterusta anormal yerleşimi (makat ya da yan duruş);

Görülme sıklığı

Plasenta previa dört ve daha fazla sayıda doğum yapmış olanlarda 1/20 oranında görülür.

İlk gebeliğini yaşayanlarda ise nadirdir ve 1/250 oranında görülür.

Bir kez placenta previa oluştuğunda diğer bir gebelikte tekrarlama riski 12 kat artar.

Placenta previaların %4'ünde placenta accreata denen çok tehlikeli bir durum meydana gelir.

Placenta accreata plasentanın uterusun lifleri arasına yerleşmesi durumudur. Bazı durumlarda plasenta özellikle eski sezeryan kesisinin bulunduğu bölgeye yerleşirse uterusu o bölgeden delerek ciddi kanamalara ve fetusun ölmesine yol açabilir. Placenta accreata doğum sonrası plasentanın ayrılmaması ve aşırı kanama olmasıyla kendini belli eden ve uterusun ameliyatla alınmasına kadar gidebilen bir durumdur.

Belirtileri

Plasenta previa en sık 34. gebelik haftasından sonra ortaya çıkan ağrısız kanama şeklinde belirti verir. İlk kanama ilişkide, vajinal muayene esnasında ya da durup dururken olabilir. Kanamanın nedeni olgunlaşmaya başlayan alt segmentin üstünde yer alan plasentadaki kan damarlarının açılmasıdır. İlk kanama bazen çok şiddetli de olabilir. Ancak genellikle placenta previada düzensiz aralıklarla ortaya çıkan ve kendiliğinden duran ancak cinsel ilişki, aşırı yorgunluk gibi durumlarda tekrarlayan kanamalar söz konusudur.

Bazı durumda placenta previa ablatio'ya neden olur ve böylece ilk belirtiler ablatio placenta belirtileri olur.

Tedavi yaklaşımı

Tüm kanamalı gebelerde alınan ilk önlemler alınır. Ağır kanama ile seyreden durumlarda eğer önlemlerle durdurulamıyorsa gebelik haftası ne olursa olsun sezeryanla doğum gerçekleştirilir.

Sezeryanda genellikle alt segment insizyonu tercih edilir. Gebeliğin ufak olduğu ve alt segmentin henüz gelişmediği durumlarda, yan duruşta, ya da plasentanın alt segmente kesi yapmayı engelleyecek yerleşimde olması durumunda klasik insizyon ile doğum gerçekleştirilir.[Sezeryan ile ilgili ayrıntılar için tıklayınız]

36. gebelik haftasından sonra ortaya çıkan kanamalarda bebek olgunlaşmış kabul edildiğinden genellikle sezeryan için fazla beklenmez.

36 haftanın altındaki gebeliklerde kanama hafifse veya önlemlere cevap veren bir kanama varsa annenin durumu tümüyle kontrol altında tutularak bebeğin olgunlaşması için bir süre beklenebilir. Bekleme sürecinde akciğer gelişimini teşvik etmek amacıyla kortizon uygulaması yapılabilir. Amniosentezde bebeğin akciğerleri olgunlaşmış bulunursa daha fazla beklenmez.

Bekleme sürecinde anne adayına kaybettiği kanı tamamlamak için haftada 2-3 üniteden daha fazla kan verilmesi gerekirse genellikle daha fazla beklenmeden doğum gerçekleştirilir.

Placenta previa erken doğum tehdidi zemininde de kanamaya başlayabilir. Bu yüzden CTG'de veya elle kasılma takibinde kasılma saptanırsa, yani kanamayla beraber erken doğum eylemi bulguları varsa tokoliz (doğum eyleminin durdurulması) denenir.

Anne adayı ile eşi arasında Rh uygunsuzluğu söz konusuysa mutlaka koruyucu amaçlı Anti-Rh immunglobulini (Rhogam) uygulanır. [Rh uygunsuzluğu ile ilgili ayrıntı için tıklayınız]


Ablatio Plasenta (Plasentanın erken ayrılması)

 
GEBELİKTE KANAMA (ABLATİO PLACENTA)
 
Gebeliğin hangi haftasında meydana gelirse gelsin vajinal kanama mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur. Kanamanın çok hafif olması ya da bir süre sonra kendiliğinden kesilmesi doktor kontrolünden vazgeçmek için bir neden teşkil etmemelidir.

Ablatio Plasenta (Plasentanın erken ayrılması)

Tanım

Normal şartlar altında plasenta bebek doğduktan sonra uterus kasılmalarıyla yerleştiği bölgeden ayrılır. Bu ayrılma sonrasında uterusun açık kalan atardamarları kasılmanın etkisiyle uterusun kas lifleri arasında büzülür ve kanama durur. Bebek henüz doğmadan plasentada ayrılma sürecinin başlamasına ablatio placenta (ablasyo plasenta okunur, plasenta dekolmanı adı da verilir) adı verilir.

Ablatio esnasında neler olur?

Plasentadaki erken ayrılma sıklıkla alt uçtan başlar ve ayrılan bölgenin altındaki damarlardan oluşan kanama dışarı boşalır. Ayrılma plasentanın ortasında biryerde olursa altta oluşan kanama gizli kalır. Her durumda kanın bir kısmı uterusun lifleri arasına kaçarak liflerin yapısını ve işlevlerini bozar. Bunun sonucunda uterus kasları gevşemeden sürekli olarak kasılı kalırlar ve bu da ablatio gelişen gebelerde uterusun ağrılı ve dokununca sert hissedilmesine neden olur.

Ablatio oluştuğu andan itibaren ayrılmanın derecesine göre bebeğe giden kan akımı da azalır ve bebekte fetal distres bulguları ortaya çıkar. Ayrılma plasentanın %50'sinden fazla olduğunda bebek genellikle ölür.

Ayrılma esnasında doku tromboplastini denen maddeler bol miktarda üretilir. Bu maddeler kana geçtiğinde pıhtılaşma faktörleri ve trombositlerin harcanmasına neden olur. Ablatio şiddetli olduğunda DIC (tüketim koagulopatisi) adı verilen ölümcül durum ortaya çıkabilir.

Kimlerde olur?

Ablatio placenta tüm gebeliklerde oluşabilir. Hiçbir risk faktörü olmayan gebelikler de dahil olmak üzere kimde ne zaman oluşacağı tahmin edilemeyen ender durumlardan biridir (kordon sarkması gibi).

Bazı durumlar ise ablatio riskinin artmasına neden olur. Bunlar arasında gestasyonel (gebeliğe bağlı) hipertansiyon, kronik hipertansiyon, preeklampsi, çok sayıda doğum yapmış olmak, sigara kullanımı, kokain alışkanlığı ve beslenme bozukluğu sayılabilir. Karın bölgesine darbe alınması (trafik kazası gibi) durumlar da bazen ablatio gelişimine neden olabilirler.

Ağır polihidramnios (amnios sıvısının artması) olan gebelerde amnios kesesinin kendiliğinden ya da doktor tarafından açılması esnasında uterusun hızlı boşalması da sıklıkla ablatio gelişimiyle sonuçlanır.

Görülme sıklığı

Üçüncü trimesterde ortaya çıkan kanamaların %70'inde neden ablatio placentadır. Olguların yanlızca %20'lik kısmı 28. gebelik haftasından önce oluşur.

Ablatio placenta 200 gebelikten birinde ortaya çıkan bir durumdur.

Daha önceki gebeliklerinden birinde ablatio geçirmiş olan bir anne adayında mevcut gebelikte ablatio tekrarlama riski yükselir.

Belirtileri

Ablatio placentanın en sık gözlenen belirtisi ağrıyla beraber koyu ve pıhtılaşmayan vajinal kanama olmasıdır. Özellikle şiddetli ayrılmalarda uterus serttir ve gevşemez.

Ayrılma plasentanın ortasından olmuşsa dışarı kanama olmaz. Böyle durumlarda anne adayının ne kadar kan kaybının olduğunun anlaşılması güçleşir.

Şiddetli kanamalarda hipovolemi (damarlarda kanın azalması) belirtileri mevcuttur. Ağır durumlarda şok bulguları da gözlenebilir.

Ablatio'nun şiddetine göre CTG'de fetal distres bulguları gözlenir. Şiddetli ayrılmalarda bebek ölmüş olabilir.

Ablatio placenta ile placenta previa birbirleriyle karışabilir ya da beraberce bulunabilir. Ultrason previa tanısında oldukça faydalı olurken ablatio hakkında fazla bilgi vermez.

Tedavi yaklaşımı

Her kanamalı gebede olduğu gibi ilk önce anne adayının genel durumu değerlendirilir. Tansiyon ölçümü, nabız sayısı değerlendirmesi ve tam kan sayımı ile kaybedilen kan miktarı tahmin edilir. Kan grubu belirlenir ve kan isteği yapılır. Genellikle çift damar yolu açılarak hızla sıvı tedavisine başlanır. Ağır durumlarda idrar çıkışı sonda takılarak kontrol edilir.

Kanama miktarı fazlaysa kan nakli yapılır. Pıhtılaşma bozukluklarını aramak için kanda pıhtılaşma faktörleri ölçümü yapılır ve gerekli durumlarda eksik olan pıhtılaşma faktörlerini yerine koymak için taze dondurulmuş plazma gibi kan ürünleri nakledilir.

Anne adayının durumu hızla kontrol altına alınırken bir yandan da bebeğin durumu değerlendirilir. 28. gebelik haftasının altında olan gebeliklerde anne hayatı tek odak noktasıyken daha büyük gebeliklerde bebekte fetal distres bulguları aranır.

Bebeğin canlı olduğu durumlarda genellikle plasentadaki ayrılma hafiftir. Bu durumlarda kanama, fetal distres ve pıhtılaşma bozuklukları daha hafif seyreder.

Plasentanın büyük kısmının ayrıldığı durumlarda bebek sıklıkla ölür ve bu durumda doğumu gerçekleştirmek için gerekli girişimler başlatılır. Bebeğin ölümüne yolaçacak kadar şiddetli olan ayrılmalarda anne adayının kan kaybı yaklaşık 2.5 litre kadar yüksek olabilir. Bu denli şiddetli ayrılmalarda pıhtılaşma bozuklukları ve DIC (yaygın damariçi pıhtılaşması) gibi hayati tehlike içeren durumlar daha sık olduğundan sıkı önlemler alınır.

Fetal distres varlığında anne adayının durumu kontrol edilir edilmez bebeğin sezeryanla doğumu gerçekleştirilir. Sezeryanla doğum, pıjtışaşma bozukluğuna bağlı kanama riskinin yüksek olduğu durumlarda anne hayatı için büyük bir risktir. Bu yüzden mümkün olan her durumda vajinal doğum gerçekleştirilmeye çalışılır.

Fetal distres yoksa ve kanama kontrol altına alınabiliyorsa vajinal doğum mümkün olabilir.

Ablatio plasentanın kesin tedavisi doğumla mümkündür. Bebek doğduktan ve plasenta çıktıktan sonra pıhtılaşma bozukluğu yoksa kanama kısa zamanda durur. Pıhtılaşma bozuklukları da doğumdan sonra saatler içinde iyileşmeye başlar.

Anne adayı ile eşi arasında Rh uygunsuzluğunun olduğu durumlarda mutlaka Anti-Rh immunglobulin (Rhogam) uygulaması yapılır.


Diğer kanama nedenleri

Marjinal sinüs rüptürü

Placenta previa ve ablatio'dan sonra en sık görülen üçüncü trimester kanama nedenidir. Plasentanın alt kenarının hafifçe yerinden kalktığı ve az miktarda kanamanın olduğu selim bir hadisedir.

Vasa previa

Placentadan bebeğe uzanan kordon damarları normalde amnios sıvısının içinden geçerler. Vasa previa durumunda ise damarlar amnios zarı üzerinde dallanma gösterirler. Bu dallanma genelde serviks hizasında olur. Üzerlerinde koruyucu Wharton jeli tabakası olmayan bu damarlar kese açıldığında kolaylıkla yırtılıp kanamaya neden olurlar. Kaybedilen kan fetusun kanı olduğundan fetal distres gelişimine ve kısa zamanda bebeğin ölmesine neden olabilir. Kanama olmasa bile bu damarlar basıya duyarlı olduklarından sıklıkla fetal distrese neden olurlar.

Vasa previa yaklaşık 1000 gebelikten birinde görülür. Çoğul gebeliklerde daha sıktır.

Kanama ya da fetal distres olduğunda acil sezeryan gerekir.

Kan transfuzyonu ve riskleri  alıntı