0-12 YAŞ ARASI ÇOCUKLARDA CİNSEL GELİŞİM
Çocuğun cinsel gelişimi ve eğitimi konusu, özellikle ülkemizde yeterince ele alınmamış ve aydınlığa kavuşmamış bir konudur. Bu konuya günümüze değin adeta tabu gözüyle bakılmış ve gerek eğitimciler, gerekse anne ve babalar, çocuklarına nasıl bir yaklaşım içinde olacaklarını bilememişlerdir. Son derece önemli olan bu konuda ana-baba ya da eğitimci tarafından yapılabilecek bir hatanın gelecekte bazı duygusal yara ve davranış bozukluklarına yol açacağı gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır.
Erişkin cinselliği hakkında pek çok temelin çocuklukta atıldığını biliyoruz. Dişi ve erkek cinsel kimliğimiz, cinsel yönelimlerimiz, cinsiyetimize güvenmemiz, cinsel korkularımız-saplantılarımız çocukluktan itibaren oluşur. Bu nedenle çocuk cinselliği ile ilgili bilgiler çocuk eğitimi ve sağlığı ile ilgili olan herkes aile, öğretmenler ve sağlık elemanları için temel bilgiler olmalıdır.
0-1 YAŞ ARASI DÖNEM
Bebek, annesi tarafından emzirilirken ya da biberonla beslenirken, annesinin göğsü üzerinde şevkatle tutulması,annesinin kokusu ve güveni ona büyük bir haz verir. Bebekler,vermeye hazır ve muktedir olan birinden (anne veya anne yerine geçen kişiden) istediklerini alabilecekleri bir ilişki geliştirmek ve anneleriyle rahatlık duygularını geliştirmek ihtiyacındadırlar. Devamlı ve düzenli bakım, bebeğin güven duygusunu geliştirir. Annenin kendisini hep seveceğinden, hep isteyeceğinden, onu hiç terk etmeyeceğinden emin olma duygusu çocukta "temel güven"duygusunun temelini oluşturur. Böylece çocuk önce kendisini devamlı seven,koruyan anneye güvenir, sonra korunduğu, sevildiği için kendi benliğini sevilen, sevilmeye değer olarak hisseder. Eğer bebeğin ihtiyaçları tutarlı olarak karşılanmazsa bir güvensizlik duygusu geliştirebilir.
Bebek önceleri tanımadığı bir vücuda sahiptir. İlk aylarda gerilim ya da haz duygularıyla biraz vücudunu hisseder. Başkasıyla ilişki kurmaya başlayan vücudu onu mutlandırmaya başlar. Bebeğin annesinden aldığı mutluluk duygusunun yanısıra hissettiği başka mutluluklarda vardır. Örneğin doyan karnın verdiği haz, ılık banyo suyunun tene dokunmasından ve cinsel bölgelerden yayılan haz gibi. Bebekteki doğuştan varolan emme zevki, cinsel içgüdünün ilk aşamasıdır. Güçlü ağız ve tensel temas ilişkisi, bebeğe sıcaklık ve güven duygusu aşılar. Çevresindeki insanlara inanmaya başlar ve böyle yaşaması için gerekli olan cesareti gelişir. Emzik de bebek için emzirilme süresinin dışında yalnızca zevk duymasını sağlayan bir araç değildir. Memeden kesilme döneminde bebeğe kolaylık sağlar. 5. ve 6. Aylara doğru kaşıkla beslenme yoluyla oluşan anne-çocuk ilişkisi artık yeni bir aşamaya girer.
Doğumdan sonraki birinci yılda, bebeğin ilk cinsel uyarıları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar. Bebek bezinin genital bölgedeki baskı ve hareketi, bebeğin hoşlandığı haz verici duyumsamalardır. Bebek el ve kol hareketlerini daha iyi kontrol edebilecek kadar biraz daha büyüyünce, tesadüfen cinsel organlarına dokunabilir ve haz verici bir duygunun yeniden yaşamasını istemek çok doğal ve insana özgü olduğundan ,bebek yeniden cinsel organlarına dokunmaya çalışır. Erkek bebekler penislerini çekiştirirler, fakat kız bebekler cinsel organlarının gizli olması sebebiyle dokunmakta daha güçlük çekerler, bu sebeple kız bebeklerde cinsel organlarına dokunma daha az görülür. Bazı ana-babalar, bu cinsel ilgiden rahatsız olur ve bunun anormal olduğundan endişelenirler. Oysa bebeklerin bu davranışı tümüyle doğal, normal ve sağlıklıdır.
1-3 YAŞ ARASI DÖNEM
Bu dönemin en belirgin özelliği çocuğun istemli hareketleri yapabilme yeteneklerini kazanmasıdır. Çocukların gözlenmesi ile çocuğun alma-atma, tutma-bırakma gibi birbirinin karşıtı istemli hareketlerde kontrol kazanmaktan büyük bir haz aldığı görülür. Oysa bu kadar hareketli duruma gelen çocuğu çevre haklı olarak kısıtlamaktadır.,yine çevre çocuğu tuvalet eğitimine alıştırmak çabasındadır. Bu çocuğa kendi sfinkterlerini başkalarının isteğine bağlı olarak "tutmayı" ve "bırakmayı" öğretmek demektir. Kısaca anne ve diğer büyükler çocuğun kendi tutma-bırakma hazzına karışmakta, onun bu serbest seçimine egemen olmaya çalışmaktadır. Sabırlı, sevgi dolu anne veya diğer büyükler çocuğun kendi sfinkterleri üzerinde kontrol kazanmış olmasını, belirttikleri sevinç işaretleriyle ödüllendirlerse, yalnızca kendi akıllarına geldiği zaman ve yerde değil de çocuğun zaten bu gereksinimi duymuş olabileceği zaman ve işaretlere göre tuvalet eğitimi uygularlarsa ,çocuğun tutma-bırakma hazzına doğrudan karışmamış olurlar. Çocuk, bu kontrol yeteneğini kazanması ile çevrenin kendisini daha özerk, daha yeterli insan olarak gördüğünü hisseder. Böylece tuvalet eğitimi bu çocuk için bir sorun olmadan rahatça çözümlenir.
Çocuk genellikle 20 aylık olduktan sonra tuvalet eğitimi için yeterli olgunluğa ulaşmaktadır. Buna rağmen bu olgunluğa bazı çocuklar 18.ayda, bazıları 24.ayda ulaşabilirler. Bu nedenle çocuğun bir yaş dolaylarında olduğu dönemde tuvalet eğitimine başlamak son derece sakıncalıdır. Tuvalet eğitimine başlamadan önce mesane kontrolü, bedensel olarak hazır olup olmadığının değerlendirilmesi önerilmektedir.
Çocuk daha bu kontrolü kazanmadan, yürüyüp serbestçe hareket etmeye başlamadan, onu erkenden tuvalet eğitimine zorlayan titiz çevreler veya sabırsız,aceleci, baskılı şekilde çocuğun idrar veya dışkısını kendi düşündükleri yer ve zamanda yapmasına çabalayan erişkinlerle karşılaşan çocuk, kendi içinde çift isyan ve yenilgiyle karşılaşır. Hem kendi anal içgüdülerine karşı güçsüz duruma gelmiş hem de dışındaki kimselere yenilmiştir. Her iki durumda da çocuk gerginlik içindedir. Bu gerginlikten kurtulmak için bilinçdışı savunma mekanizmalarına sığınır, örneğin ya bir öncki bebeklik dönemine geriler, yeniden bebekliğin bağımlı özelliklerini sürdürmeye başlar ya da erişkinlerin kendini kontrol etme çabalarına boyun eğer, sanki kimsenin eline koz vermek istemiyormuş gibi kendini aşırı bir kontrole zorlar. Bu durumda çocuktan düzenli ve temiz olması bekleniyorsa aşırı düzenli, titiz, temiz duruma gelir. Böylece kendisinden istenenleri fazlasıyla yerine getirmeye çabalayan, kendi aşırı kontrolünde doyum arayan titiz bir kişiliğin temelleri atılır. Ya da bütün bu disiplin ve baskılara karşı inatçı, hiçbir kontrol ve kural tanımayan,isyankar kişilik gelişir.
3-6 YAŞ ARASI DÖNEM
3-6 yaş döneminde çocuk dokunma yoluyla kendisini ve cinsel organlarını tanımaya başlar. Çocuğun cinsel organlarını elleyerek tanımaya çalışması çoğu kez büyükleri çok rahatsız eder. Çocuğa karışarak "dokunma,yapma", "ellersen kötü olur", erkek çocuklarda "keserler,kopar,çürür" şeklinde yanlış yaklaşımda bulunurlar. Bu gibi hatalı sözler çocuklarda korku, endişe ve utanma duyguları yaratacağından , son derece sakıncalıdır.
Dokunma yoluyla cinsel organını keşfeden çocuk zamanla tesadüfen zevk almaya başlar ve bunun sonucunda mastürbasyon yaptığı görülebilir. Küçük çocuğun rastlantı sonucu kendini tatmin etmesi normaldir ve zararlı sayılmaz. Sıkça başvurulan bu cinsel uyarılma türü annelerin sandığı ölçüde korkulacak bir durum değildir. Bebekliklerinde çok uzun süre kendi başlarına bırakılan çocuklarda bu duruma daha sık rastlanır. Canı sıkılan, sevgi ve ilgi eksikliği duyan, bilişsel açıdan uyarı ve doyumdan yoksun kalan çocuklar, kendilerine haz ve doyum sağlayan tek kaynak mastürbasyon olduğu için devamlı masturbasyon yapma ihtiyacını hissederler. Çocuğu korkutup yıldırmakla bunun önüne geçilemez. Olsa olsa gizliliğe zorlanır. Onu korkutmadan ve konuya değinmeden başka bir şeyle oyalayarak dikkatini başka bir yöne çekmek genellikle yeterli olur. Bir saplantı şeklinde olursa, çocuk için evde-okulda nelerin eksik olduğu bulunmalı, bu doyumsuzluk ve çatışmaların nedenlerin aranmalı ve bunların giderilme yolları aranmalıdır. Bu amaçla uzman denetiminde aile yönlendirilerek, olumsuz, yakın çevre ortamı yeniden düzenlenebilir.
Çocuklar,cinselliklerinin farkına vardıkları 3 yaşından itibaren, zaman zaman ana babalarını şaşırtıp, zor duruma düşürecek sorular sorarlar. Doğru olan, bu soruları doğal karşılayıp, anında çocuğun yaş ve gelişim seviyesine göre fazla detaya inmeden yanıtlamaktır.
Çocuk cinselliği anlamaya çalışırken ilk önce fantezilerden yola çıkar. Bunu hipotezler evresi izler. Şüphesiz bu evrede yine fantezilerin izi vardır. Hipotez yaratıcıları belirli bir yaştan önce üremenin sindirim sistemi ile olduğunu düşünürler. Açıklamalar şöyledir: Anne çocuğu olsun diye ilaç ya da küçük bir tanecik içer ve ya (babanın rolünü katmak için) babanın idrarını içer. Diğer bir hipotez, çocuğun anüsten çıktığıdır. Bazen yetişkinlerde bu açıklamayı daha kolay bulurlar. Kimi yetişkinler de bu açıklamayı daha kolay bulurlar. Kimi yetişkinler,çocuğun anne kalbinde büyüdüğünü söylemekle annenin çocuğunu ne kadar sevdiğini vurguladıklarını düşünürler. Bir yerden sonra,çocuğun cinsellik ile ilgili hipotezlerine mantık katılır. Çocuk çevreden aldığı bilgileri rasyonalize eder. Bu bilgiler,parça parça, yanlış ya da çelişkili bilgilerdir. Çocuk yetişkinden bunların doğru olup olmadığını öğrenemediği için, kendi olanakları, mantığı ve duyarlılığı ile çözmeye çalışır.
Çocukların cinsellikle ilgili sorduklara sorulara, eksik ya da kaçamak cevaplar vermek neredeyse bir gelenektir. Bu tür sorular karşısında yetişkinin mimikleri,ses tonu,kelimeleri seçimi, bedeninin gerginliği ya da gevşekliği ve çocuğu istekli veya isteksiz biçimde dinlemesi, sorularını dürüstçe cevaplaması, çocuğa ana-babasının duyguları hakkında bilgi verir.
Çocuğa "nereden geldiği" konusunda bilgi verme yasağı kimi zamanda susarak gösterilir. Bu yasak o kadar ağırdır ki,çocuk, soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hissedebilir. Sorusuna cevap aldığı kimi zaman, ana babanın konuşma biçimleri,esrarlı ses tonlarıyla kendilerini anlatmada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır çocuklarca, "Bununla ilgilenmek yasaktır!"diye anlaşılır. Bu da, çocukların meraklarını iki kat arttırır, araştırmalarını derinleştirir. Ama ne yazık ki, yapılanlar hep bir hata duygularıyla karışır. Cinsel bilgi konusunda yardımsız olan çocuk, sonuçta doyumsuz bir merak edinir ve suçluluk duygusuyla yüklenir. En kötüsü cinsel olayların pek güzel bir şey olmadığı, bu yüzden ilgilenilmemesi sonucuna varır. Sonuçta ilgilenilen konunun yasak,pis ya da günah olduğu inancı yerleşir. Bilinçaltına itilen bu inanç, birçok yetişkin insanın hayatını etkiler. Çünkü , böyle yasak bir atmosferde hata ve utanç kavramlarıyla gelişen cinsel hayat,meraklar ve normal ihtiyaçlar,kişiyi ilerde kuracağı evlilikte güzel,sağlıklı,mutlu bir fizik ve sevgi kavramına götüremez.(Haluk Yavuzer,1990)
Cinsel olaylardan hiç söz etmemek, çocuğa bu duygularını daha çok bastırması gerektiği izlenimimi verir. Cinsellik "tabu" durumuna gelir, giderek düşünme bile yasaklanır. Çocuk böylece susar, soru sormaktan yayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden, bebeklerin nereden geldikleri,erkekler ve kızlar arasındaki fark, niçin yalnız "evli" insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Bu durumda en büyük tehlike, bu soruları daha bilgili bir arkadaşın cevaplamasıdır. Bu cevaplar, çocuğun ana-babasına olan güvenini kaybettirir.
Sözel bilgi, çocuğa bir şey saklandığı izlenimini vermemelidir. Basit, kesin, somut bilgi zihni karıştırmaz. Sözel bilgi verirken önceden hazırlanmış düşüncesi yaratılmamalıdır. Gebelik ve doğum gibi olaylardan dikkatle söz edilmelidir. Bu konuda annenin bilgi vermesi daha uygundur. Doğumun acı veren yönü üzerinde durmak yerine,anne olmanın güzelliği ve sevinci anlatılmalıdır.
Cinsel ilişki hakkında bilgiyi, annenin kız çocuğa, babanın erkek çocuğa vermesi daha yerinde olur. Böylesi daha doğaldır. Ancak her zaman sonuç böyle olmayabilir. O zaman çocuk, hangi ebeveyne soru yöneltiyorsa,cevabı veren o ebeveyn olmalıdır. Bilgi veren yetişkinle özdeşleşme,duygusal olgunlaşmayı kolaylaştırır. İlgilerin gelişimine göre,giysi ve saçla cinsiyet ayrımından sonra cinsel organların farklılığı keşfedilir, erkek ve kız kardeşlerin ortak yaşamı bunu sağlar.
Üç yaşına doğru, çocuklar kız-erkek ayrılığını sezip incelemeye koyulurlar. Kız çocuk, erkek çocuğun cinsel organı ile daha erken ilgilenmeye başlar. Kendinde olmadığı için üzüntü duyar ve bunu açığa vurur. Buna tanık olan yetişkinin canı sıkılır. Oysa açıkça dile getirilen duygular için rahatsız olunmamalı,gereken açıklama yapılmalıdır. Açıklama: "Kadının çocuk dünyaya getirmesi için böyle bir yapıya ihtiyacı vardır"dan daha karmaşık olmamalıdır. Erkek çocuk,kendi cinsel organından gurur duyar. Bu sebeple, kız çocuğununkiyle ilgilenmez, çünkü bunu bir eksiklik olarak görür. Bu olaylara çevre aşırı önem vermezse çevrede vermez.
Çocukların cinsellikle ilgili sordukları çeşitli sorular şu şekillerde yanıtlanabilir:
-Ben nasıl doğdum?
Çocuk bu soruyu sorduğunda hemen o anda yanıt verilmelidir. Ona, "Sen karnımdaki özel bir şeyde büyüdükten sonra vücudumda karnımın altında bebeğin dışarı çıkabilmesi oluşmuş bir açıklıktan dışarı çıktın" denebilir.
-Neden erkeklerin bebeği olmaz?
Çünkü erkeklerin vücudunda bebeklerin büyümesini sağlayan küçük bir yuvacık yoktur.
-Evlenmemiş kişilerinde bebeği olabilir mi?
Evet. Her yetişkin kadın ve erkek bebek sahibi olabilir. Fakat evlenmeyi beklemeleri, bebeğin bir ailesi ve yuvası olması daha doğrudur.
Cinsel eğitim ne çok erken, ne de çok geç olmalıdır. Çocuğun gelişim düzeyine uymayan bilgi, güçlük yaratır. Çocuğa istendiği anda basit, kısa, gerçek, endişesiz cevap verilmelidir. Çocuklar bu cevapları unutabilirler,fakat yinelemek gereksizdir. Bilgilerin içselleşmesi için belirli bir zaman gereklidir. Çocuklara verilecek cinsel eğitimde sabırlı ve hoşgörülü olmak, endişeye kapılmamak, onun seviyesine inmek ve olası değişik söz ve davranışları olgunlukla karşılayıp, çözmeye çalışmak, çocuğun gelecekteki cinsel yaşamının mutlu ve sağlıklı olması bakımından son derece önemlidir.
Bazı aydın ve ileri görüşlü geçinen ailelerde çocuktan hiçbir şey gizlenmeyerek cinsel eğitimin doğru verildiği sanılır. Bunlar örneğin ortalıkta açık saçık hatta çıplak dolaşır; çocukla birlikte yıkanırlar. Bu çeşit davranışlar çocuğun merakını gereksiz yere kamçılar. Kavranmaya hazır olmadığı gözlemlerle aklı karışır. Ayrıca ailenin bu tutumu, toplumun cinsel davranışlardan beklediği gizlilik ve anlayışla çelişir. Ancak, anne ve babaların, çocukların kendilerini banyoda tesadüfen çıplak görmeleri durumunda büyük bir tepkide bulunmamaları gerekir. Bu tür bir davranış,çocuğa bir şeylerin yanlış olduğu, cinsel organların utanç verici olduğu ve başkalarından her zaman gizlenmesi gerektiği düşüncesini verir. Çok küçük çocuğun önünde çıplak dolaşmamaya özen göstermeli, ancak çocuğun aniden gelmesi halinde giyinmeyi normal bir şekilde sürdürerek yöneltilecek bazı soruları cevaplamaya hazır olunmalıdır.
Çocuğun cinsel kimlik kazanmasında en önemli etken özdeşim olayıdır. Cinsel özdeşim yaklaşık 3 yaşından itibaren oluşmaya başlar. Çocuk erkek ve kız davranışlarını anne ya da babasına özendiği için, onlara benzemek istediği için benimser. Kız çocuklarla annesi, erkek çocuklarla babası arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise özdeşim o denli kolay oluşur. Cinsel gelişimin yolunda gitmesi için bazı koşullar gerekir. Cinsel kimlikleri olgunlaşmış ve iyice belirlenmiş anne ve babayla büyüyen çocuk bu gelişmeyi önemli bir güçlüğe uğramadan tamamlar. Erkekte toplumun aradığı nitelikleri taşıyan bir baba, çocuğuna iyi örnek olacaktır. Kadın kimliği belirgin bir anne, kızına iyi bir özdeşim örneği olacağı gibi, oğluna da erkek kimliği geliştirmesinde yardımcı olacaktır. Erkek çocuklarını kız ya da kız çocuklarını erkek gibi yetiştirmek çocuğun cinsel kimliğinin gelişimini engelleyebilir. Ayrıca kişiliği baskın annesini model alan erkek çocuk, kız oyunları oynamaya ve süslenmeye başlayabilir. Eğer baba da otoriter ise,çocuk anneye daha çok yaklaşıp yumuşak bir kişilik geliştirilebilir. Ergenlik çağına doğru bu davranışları onaylanıp, hiçbir önlem alınmıyorsa, bu çocuklarda cinsel kimlik sapması görülebilir. Cinsel kimlik gelişiminde ebeveynin yapması gereken en önemli hareket, doğru model oluşturmak ve çocuktaki yanlış davranışların üzerine gitmeden nedenini araştırmak ya da bir uzmana başvurmak olmalıdır.
6-11 YAŞ ARASI DÖNEM
Çocukta cinsel ilgi okul öncesi çağda en yoğundur, okula başlamayla birlikte ilgi ve merakta bir azalma gözlenir. Bu dönemde çocuk, önceki yılların cinsel dürtü ve fantazilerini unutur; düşüncelerini okuldaki etkinliklere çevirir ve aynı cinsten çocuklarla oynar. Çocuksu hayal kurmalar, fantazik oyunlar bırakılır, çocuk daha gerçekci, gözlemci, merakla öğrenici olur.
Hazrılayan: İdil Kaya
İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Son Sınıf Öğrencisi
Kaynakça:
Ekşi Aysel (1999) Ben Hasta Değilim. Nobel Tıp Kitabevi
Şendil Gül (1997-1998) Gelişim Psikolojisi Teorileri Ders Notları
Yavuzer Haluk, Aydoğmuş K (1990) Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi
Öztürk Orhan (1994) Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. Ankara, Hekimler Yayın Birliği