Engelli Gözünden dünyaya bakışım
Kaç yıl oldu bilmiyorum. Şu küçük pencereden sürekli yola bakışım. Geleni gideni seyredişim. Kaç yıl oldu hiç saymadım. Eskilerden tek hatırladığım beyaz gömlekli insanlar ve annemin gözyaşları. O zamanlar tekerlekli sandalyem de yoktu ama sanki daha çok geziyordum. Şehirden şehire gidiyordum ama her gittiğim yerde o beyaz gömlekli insanlar vardı beni soyup muayene ediyorlardı. Günden güne büyüyüp ağırlaştığımı babamın kalp çarpıntılarından anlıyordum. Yemek yersem iyileşirim zannediyorlardı. Nihayet tekerlekli sandalyem alındı. Çok sevindim. Artık serbestçe gezebilecektim. Ah keşke öyle olsaydı. Merdiven yerine rampalar olsaydı, asansörlere rahatça sığabilseydim sandalyemle ve sokaklarda serbestçe gezebilseydim çukurlara dalmadan. İnsanlar sormasaydı anneme Nasil oldu? Neden oldu? Her defasında ağlatmasalardı annemi. Bu kadar ilgilenen insanlar annemi ağlatacaklarına yolları kaldırımları yapanları, binaların planlarını çizenleri üzselerdi keşke. Beni gördüklerinde kulaklarını çekip duvara ellerini vuracaklarına birilerinin kafasına vursalardı herhalde daha iyi olurdu. Babam kapı önüne bir rampa yaptırdı. Bazı komşular binanın estetiği bozuldu demişler. Bakıyorum da herkes o rampayı kullanıyor. Merdiven çıkmak daha zor olmalı. Genelde evimiz sessiz, açıkçası işi düşen ve ihtiyacı olanlar geliyor. Komşum yumurtan var mı? Ya da pense lazım oldu diyenler. Bunun haricinde akrabalarımız ve komşularımız da sanki benden korkuyorlar. Annem birine sormuş, Neden? Beni gördüklerinde yürekleri dayanmıyormuş. Demek ki ben ölsem mutlu olup gelecekler. Komşularımız iyi gün dostu da akrabalarıma ne oluyor? Bu gün evimize gelmeyenleri ben ölürsen ailem eve sokar mı? Hiç sanmam. Ama merak etmeyin benim ölmeye hiç niyetim yok. İnatla direneceğim, mücadele edeceğim sizinle. O kafanızı değiştirinceye kadar. Bu dünyanın sadece sizlere ait olmadığını öğreneceksiniz. Sokaklarda değiliz, göze gözükmüyoruz diye bizi yok sayamayacaksınız. Geçenlerde belediye seçimleri yapıldı meğer bizleri ne kadar çok seviyorlarmış da, haberimiz yokmuş. Ama düşünüyorum sevenimiz bu kadar çok ta sorunlarımız neden azalmıyor? En sonunda buldum cevabını Ben onlar için bir “oy”um. Dereyi geçerlerken atlama taşıyım Yine kafama bir şey takıldı engelliler gününde tüm yetkililer Onlara canımız feda diyorlar Tv de radyoda, ama bakıyorum bizler kan ter içinde Atatürk e çelenk koymak için gidiyoruz da gelmesi gerekenlerin o günde hep önemli işleri çıkıyor. Bu kadar önemli işleri olanlar kokteylli, eğlenceli toplantılara katılırlarken işlerini bitiriyorlar sanırım. Zaten bizler için yaptıkları işler de dişe dokunur işler değil. Senede bir iki defa sünnet çocuğu gibi sırtımızı sıvazlayacaklarına bize balık tutmayı öğretseler. İş atölyeleri açıp bizi, kendimize yeterli kılsalar. Annem ve babam, biz öldükten sonra bu çocuk ne olacak diye kendi aralarında konuşurlarken duydum. Onların bu kaygılarını giderecek işler yapsalar daha iyi olmaz mı? Kapımızı çalıp süüüüt Diye bağıran bir amca var. Beni acımayla karışık çok seviyor. Hatta süt parasında indirim bile yapıyor bana. Aslında tüm insanlar iyi her halde eksik olan şey bu insanları organize etmek diye düşünüyorum. Ama en önce biz engellilerin organize olması gerekiyor. Biz organize olursak bizden oy isteyenler bize karşı daha saygılı olacaklar. Başka deyişle yapılmasını istediğimiz şeylerin olması için yalvarmayacağız. Bize verdiklerini söyledikleri imkânları reklam malzemesi yapamayacaklar. Kanun gereği bütçelerinden ayırmak zorunda oldukları engelli ödeneklerini çar çur edemeyecekler. Başbakanımızın bir emri vardı. Beş yıl içinde tüm kamu binalarında bizim için tedbirler alınacaktı. Eh yakında süre doluyor. Görevini yapmayanlar için neler yapılacak çok merak ediyorum.
Çanakkale den ağır engelli
Özgür ÖĞÜŞ
Bu mektup Özel Eğitimci aynı zamanda %100 engelli Özgürün babası Faruk Öğüş tarafından onun gözü ile kaleme alınmıştır.