*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: GEBELİKTE HİPERTANSİYON PREEKLAMPSi EKLAMPSİ  (Okunma sayısı 955 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18908
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
GEBELİKTE HİPERTANSİYON PREEKLAMPSi EKLAMPSİ
« : Aralık 28, 2017, 01:57:36 ÖÖ »
GEBELİKTE HİPERTANSİYON-PREEKLAMPSi / EKLAMPSİ

Preeklampsi ve Eklampsi

Önceden varolan kronik hipertansiyon ya da gebeliğe bağlı olarak gelişen hipertansiyonda preeklampsi ve eklampsi gelişme riski tüm gebelik boyunca devam eder. Bu yüzden gebelik boyunca tansiyonun düzenli olarak takibi çok önemlidir.

Preeklampsi ileri aşamalara gelene kadar hiç bir belirti vermeyebilir. Erken dönemde yakalandığında tedavisi mümkün olan, geç dönemde ise anne adayı ve/veya bebeğin hayatına malolabilen ciddi bir hastalıktır. Hiçbir şikayetiniz olmasa bile düzenli olarak antenatal kontrollere gitmeniz bu yüzden çok önemlidir. Özellikle gebeliğin son altı haftası preeklampsinin en sık görüldüğü dönem olduğundan bu dönemde doğuma kadar haftalık kontrollerin düzenli olarak sürdürülmesi çok büyük önem taşır.

Preeklampsi nedir?

Preeklampsi ve eklampsi yanlızca insanlarda ve yanlızca gebelik döneminde ortaya çıkan, gebeliğin normaldışı seyrettiği bir durumdur. Henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen bir uyaran tansiyon yükselmesine neden olur, idrarla protein kaybı başlar ve normalde damarlar içinde tutulması gereken sıvının büyük kısmı vücut boşluklarına kaçarak aşırı kilo alımına ve ödem oluşmasına yol açar.

Kimlerde görülür?

Preeklampsi ırk, coğrafi bölge, sosyal özellikler gibi faktörleri ayırtetmeksizin tüm gebeliklerin %6'sında ortaya çıkar.

İlk gebeliğini yaşayanlarda, 18 yaş altı ve 30 yaş üstü olan anne adaylarında, daha önce dört ya da daha fazla sayıda doğum yapmış olanlarda, çoğul gebeliği olanlarda, polihidramnios (amnios sıvısının artması) ve hidrops fetalis (bebeğin tüm vücut boşuklarında kalp yetmezliğine bağlı olarak sıvı birikmesi ve bebeğin şişmesi) gibi fetusa ait problemi olanlarda, kötü kontrol edilmiş diabeti olanlarda, kronik hipertansiyonu olanlarda ve ailesinde hipertansiyon olanlarda preeklampsi daha sık görülür.

Daha önceki gebeliklerde gebeliğe bağlı hipertansiyon ve preeklampsi geçirmiş olan anne adaylarının sonraki gebeliklerinde preeklampsi gelişme riski artar.

Gebelikleri boyunca çalışmak zorunda olan ve dinlenme fırsatı bulamayan anne adaylarında da risk yükselir.

Son zamanlarda bir preeklampsi geni hipotezi ortaya atılmıştır. Özellikle her gebeliğinde ağır preeklampsi sorunuyla karşılaşan gebelerde henüz tam olarak gösterilmiş olmamasına karşın böyle bir gen olabilir.

Tüm bu risk faktörlerinin varlığına karşın preeklampsi en sık ilk gebeliğini yaşayan anne adaylarında gebeliğin sonlarına doğru ortaya çıkar, hafif seyreder ve sonraki gebeliklerde tekrarlamaz.

Preeklampsinin belirtileri nelerdir?

Preeklampsinin hiçbir belirtisi olmayabilir. Özellikle hafif preeklampsi anne adayında hiçbir şikayete yol açmayabilir.

Ender durumlarda ve özellikle de hiç antenatal takibe gitmemiş gebelerde preeklampsinin ilk belirtisi eklampsi olabilir. Bilinç kaybı ve konvulziyon (vücutta sara benzeri kasılmalar) ile başvuran bir gebede tanı çok yüksek ihtimalle ağır preeklampsi zemininde gelişmiş eklampsidir.

Çoğu durumda ise hafif belirtilerden ağır belirtilere kadar değişen bir spektrum içinde çeşitli şikayetlere rastlanır.

Ani ortaya çıkan bir kilo artışı; yüzüklerin dar gelmesi; yüzde şişme; halsizlik; bilinç bulanıklığı; unutkanlık; uykuya eğilim; bebek hareketlerinin azalması; karın ağrısı, gözlerde sinek uçuşması; ani görme bozuklukları; az görme ya da ani körlük; karaciğer bölgesinde ağrı; ani başlayan bulantı ve kusma; göz aklarında veya vücutta sararma; az idrar yapma gibi belirtiler preeklampsi habercisi olabilir.

Preeklampsi tüm organları etkileyebilen bir hastalıktır. Bu nedenle her organ sistemine ait belirti tek başına ya da diğer belirtilerle birlikte bulunabilir. Bu gerçeği gözönünde bulundurarak düzenli antenatal kontrol randevularının dışında kalan zamanlarda vücudunuzda bir rahatsızlık ortaya çıkması durumunda gelecek kontrolü beklemeden doktorunuza başvurunuz.

Tanı nasıl konur?

Preeklampsi tanısını koymak çoğu durumda kolaydır. Rutin kontrollerin birinde hipertansiyon ve albüminüri (idrarda normalden fazla albümin görülmesi) preeklampsi tanısını koymak için yeterlidir.

Gebelik esnasında tansiyonun 140/90mm Hg (civa) ya da üzerinde olması ve en az dört saat aralıkla yapılan ikinci ölçümde ve sonraki ölçümlerde yüksekliğin devam etmesi durumunda tansiyon yüksekliğinden bahsedilir.

Tansiyon ölçümü konusunda dikkat edilmesi gereken noktalar:

Tansiyon ölçümünden önce anne adayının istirahati sağlanmış olmalıdır. Bazı gebelerde kliniğe gelene kadar oluşan yorgunluk ya da "beyaz önlüklü birini görmeye" bağlı ortaya çıkan heyecan tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Bu yüzden anne adayı kliniğe geldikten sonra dinlenene ve ortama alışana kadar beklenir. En ideal ölçüm sağ koldan ve gebenin kol kalınlığına uygun manşet kullanılarak yapılır. Ölçüm oturur durumda ya da yatar durumda yapılır. İlk ölçüm yatar durumda yapılmışsa sonraki ölçümlerde yatar durumda, oturur durumda yapılmışsa sonraki ölçümler de oturur durumda yapılmalıdır. Gebelerde tansiyonun özellikle diastolik değeri ("küçük tansiyon") ölçümü teknik zorluklar arzettiğinden kadın hastalıkları doğum uzmanı ya da bu konuda deneyimli ebe veya hemşire tarafından gerçekleştirilmelidir. Tansiyon ölçümü esnasında elektronik ölçüm yapan aletler gebelerde yanlış sonuç verebildiklerinden kullanılmazlar. Evde tansiyon takibi önerilen gebelerin ölçümlerini deneyimli kişlere yaptırmaları gereklidir.

Hipertansiyon varlığında idrar tetkikinde belli bir miktarın üzerinde albümin cinsi protein saptanması durumunda preeklampsi tanısı konur.

Tam idrar tetkikinde albüminüri yoksa ancak preeklampsi şüphesi kuvvetliyse 24 saatlik idrar toplanır ve bu idrarda albümin ölçümü yapılır. Belli bir miktarın üzerinde albümin varlığı tam idrar tetkikinde albümin olmasa bile preeklampsi tanısı koydurur.

Gebelikte tansiyon yükselmiş ve yapılan takiplerde idrarda hiçbir zaman protein saptanmamışsa gestasyonel hipertansiyon (gebeliğe bağlı geçici hipertansiyon) tanısı konur. Bu durumda lohusalıkta tansiyonun normale dönmesi şarttır.

Kısa zamanda fazla kilo alınması, ellerde ve yüzde şişme olması preeklampsi düşündürür ancak tanı koydurmaz. Bacaklardaki şişme ise gebelerde özellikle akşama doğru ortaya çıkan ve sık rastlanan bir bulgudur. Preeklampsi tanısı koymak için hipertansiyon ve idrarda normalden fazla albümin varlığı esastır.

Kilo ölçümü esnasında dikkat edilmesi gereken noktalar:

Antenatal takipler esnasında gebelerin kiloları ölçülür ve takip kartlarına işlenir. Bu kilo ölçümü de bazı faktörlerden etkilenerek yanlış değerler elde edilmesine neden olabilir.

Ölçüm günün aynı saatinde, ayakkabılar çıkarıldıktan sonra, doğru tarttığı düzenli olarak kontrol edilen bir tartıyla yapılır. Aç karnına ölçüm en doğru sonucu verir.

Bazı doktorlar gebelerin kilo ölçümlerini evde kendi tartılarıyla sabah kalkınca aç karnına gece kıyafetleriyle ölçüp kendilerine bildirmelerini tercih ederler.

Preeklampsi hangi yollarla hasara yolaçar? Tehlikeleri nelerdir?

Preeklampsi anne adayının kapiller adı verilen damar bölgelerinde gelişen bir hastalıktır. Kapillerler atardamarlarla toplardamarların arasında yer alan ve organlara yaşamsal maddelerin götürüldüğü ve artık maddelerin toplandığı en uçta yeralan ince damarlardır. Vücudun her yerinde bulunurlar. Bu yüzden preeklampsi vücudun tüm organlarını etkileyebilen bir hastalıktır.

Kapiller damarlarda henüz tam olarak aydınlatılamayan bir nedenle ortaya çıkan direnç artışı kapillerin gerisinde bulunan atardamar sisteminde basıncı artırır ve bu durum klinik olarak kendini hipertansiyon şeklinde gösterir.

Kapiller damarlardan organların etrafında bulunan damar dışı bölgelere anormal miktarlarda sıvı kaçağı olur. Bu da kendini vücutta şişme ve kilo alınması şeklinde gösterir.

Olayın kapiller seviyede olması nedeniyle en hassas olan organlar ilk önce etkilenir.

Böbreklerde kapiller yapılardan damar dışına kaçan albümin böbreklerden süzülerek idrara geçer. Bu durum kendini albüminüri şeklinde gösterir. Kandaki albümin kanın sıvısını damar içinde tutmak için çalışan en önemli maddedir. Albümin kaçağı kandaki albüminin azalmasıyla sonuçlanır ve bu durum damar dışından organların etrafına sıvı kaçağını artırarak ödem (şişlik) oluşmasına önemli katkılarda bulunur.

Uteroplasental ünite (bebeğe besin maddelerini götüren yapıların tümü) bu kapiller hasardan etkilenen diğer bir organdır. Bebeğe giden yaşamsal maddeler azaldığında uteroplasental yetmezlik (UPY) adı verilen klinik tablo oluşur. UPY bebek için ciddi bir tehlikedir. Preeklampsinin erken başlaması ve uzun sürmesi bebeğe giden besin maddelerinin azalmasına ve intrauterin gelişme geriliği (İUGG) oluşmasına yolaçabilir. Bebeğe giden oksijen azlığı bebekte fetal disres gelişmesine yol açabilir. Uteroplasental ünitede basıncın artmış olması ablatio placenta (plasentanın erken ayrılması) oluşumuna neden olabilir. Ani ortaya çıkan fetal distres, ablatio placenta ve İUGG bebeğin uterus içinde ölmesine ya da doğduktan sonra asfiksi gibi ciddi bir sorunla karşılaşmasına neden olabilir.

Karaciğer özellikle ağır preeklampside etkilenen önemli bir organdır. Hafif karaciğer hasarından, skleralarda (gözaklarında) sarılık ortaya çıkmasına, ciddi karaciğer yetmezliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ölüme kadar gidebilen tablolar oluşabilir.

Beyin de yine özellikle ağır preeklampside etkilenen bir organdır. Hem ağır hipertansiyon, hem de beyinde meydana gelen kapiller hasar ve ödem beynin olaydan etkilenmesine katkıda bulunur. Eklampsi gelişmesi beynin olaydan etkilendiğinin kesin göstergesidir. Eklampsi geliştiği andan itibaren anne adayının hayati tehlikesi önemli derecede artar.
Beynin etkilenmesi her zaman eklampsi gelişmesine neden olmaz. Hafif bilinç bulanıklığından, beyin ödemi (beyin dokusunda sıvı toplanması), koma ve ölüme kadar gidebilen değişik şiddette durumlar ortaya çıkabilir. Beynin görmeden sorumlu bölgesinin etkilenmesi sonucu geçici körlükler oluşabilir.

Kapiller hasardan kan ve pıhtılaşma sistemi de zarar görebilir. Trombositler hasarın olduğu kapiller bölgelerinde parçalandıklarında trombositopeni (kanda trombosit sayısının azalması) meydana gelebilir. Bu durum ciddi kanamaların oluşmasına neden olabilir. Kandaki pıhtılaşma faktörlerinin gereksiz yere harcanması, karaciğerde pıhtılaşma faktörlerinin yetersiz üretilmesi ve trombosit sayısının azalması yaygın damariçi pıhtılaşması (DIC=Disseminated intravascular coagulation) denen bir durumun oluşmasına neden olabilir. Bu, çok ender rastlanan ve ölümcül sonuçları olabilen bir durumdur.

Preeklampsi nasıl tedavi edilir? alıntı